Perinçek’ten çözüm önerileri
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek; “Ekmek teknesini korumak ve istihdam için tasarruf ve yatırım şart” dedi
Doğu Perinçek, Türkiye ekonomisine ilişkin önemli saptamalar yaparak çözüm önerileri sundu. İstihdam ve Üretim odaklı ekonomi için yerli üreticinin mutlaka korunması gerektiğini belirten Perinçek, “Üretici baş tacı olacak” dedi. Perinçek giderek artan zorlukların; sanayici, işçi – memur, çiftçi ve esnaf olarak birlikte paylaşılmasının önemine dikkat çekti. İşsizliği yenmenin, istihdamı artırmanın bu paylaşım sonucunda, tasarruf ve yatırımla mümkün olacağını vurguladı. Sanayicilerin de büyük bir uyanış içinde olduğunu belirten Perinçek, “Faize akan kaynakları üretime çevireceğiz” diye konuştu. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, ekonomiye ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin istihdam ve üretim odaklı bir ekonomiye geçmesi için yapılması gerekenleri anlatan Perinçek şunları söyledi:
“İHRACATA DAYALI EKONOMİK MODELİN SONU”
“Türkiye’nin Turgut Özal’ın getirdiği ihracat odaklı ekonomisinden kurtulması bir zorunluluktu. Ucuz mal bulalım, dışarıdan ithal edelim yeter ki ihracat yapalım dediğinizde üreticiyi en büyük kötülüğü yapmış oldunuz. O sistemde, kömürü ucuz diye Güney Afrika’dan alırsınız, pamuğu daha az maliyetli diye Amerika’dan getirirsin; ‘onunla iplik yapacağım, ihraç edeceğim’ dersin. Sonuç, Denizli’deki, Bursa’daki, Gaziantep’teki küçük sanayicilerin yıkımı. Dışarıdan alınca borçlanırsınız, sıcak paraya bağımlı hale gelirsiniz. Borçlanınca da bugün olduğu gibi 450 milyar dolarlık borç batağına saplanırsınız. Bundan kurtuluş istihdam ve üretim odaklı ekonomi… ki ihracatı da artırıyor. Bu kez ithal aldıklarını değil kendi ürettiklerini satıyorsun. Bu kez ihraç edebilmek için içeride üreteceksin. Onun için sınırlarını koruyacaksın, yalnız Mehmetçikle değil gümrüklerle…”
“YERLİ ÜRETİMİ DESTEKLEMEK VE TASARRUF YAPARAK İSTİHDAM”
“Onun için Türk Lirasını dolar ve avro saltanatına karşı koruyacaksın. Buradan ekonominin çıkış yolunu ilan ediyorum: Türkiye’deki Dolar ve Euro saltanatını yıkacağız. Türk çiftçisini, pamuk üreticini, fasulye üreticisini, büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiricisini koruyacağız. Üretici baş tacı olacak. Nasıl üreteceksin? İstihdam diyoruz. İşçiyi fabrikayı alacaksın, atölyeye alacaksın, tarımda bir yere alacaksın, eline çapa, kazma, kürek vereceksin makine vereceksin. O neyle olur? Yatırımla olur. Yani eldeki çapaların zaten sapından tutanlar var. Yeni kürek, yeni çapa, yeni makine, yeni donanım, yeni teçhizat… Bunlar da yeni sermayeyle mümkün olur… Sermaye neyle olur? Ülkenin ürettiği değerlerin bir kısmının yatırıma ayrılmasıyla… Yani bu ülke 100 birim üretiyorsa, bunun 25 birimini, kademeli olarak üç yıl içinde tasarrufa ayıracağız. Yani yemeyeceğiz. O 25 birim ile makine, teçhizat kuracağız, işsizleri getirip o makinenin başına oturtacağız. Tarımdaki işsizlere ve büyük kentlere göç edenlere ‘Gelin, toprağınızı işleyin’ diyeceğiz”
“KAYNAKLARI BOL KESEDEN DAĞITMAK SEÇENEK Mİ?”
Perinçek “Yatırımın kaynağı tasarruf, sermaye nasıl ortaya çıkar?” sorusuna şöyle yanıt verdi: “Bu, lafla, çağrılarla, beyannameyle olmaz. İşçinin, çiftçinin, üreticinin, emekçinin artı değeri dışında bir sermaye kaynağı yok. Onun için önümüzdeki seçenekler şudur: Elimizdeki kaynakları işçiye, çiftçiye, memura azami ölçüde kıdem tazminatı olarak veya fazla maaş olarak mı dağıtacağız, yoksa onlarla işsize iş mi bulacağız? ‘Hem işsizliği çözeceğiz hem de kaynakları bol keseden dağıtalım’, yok böyle bir ekonomi politik! Palavra atmayı bıraksınlar! Bugün çok dağıtırsan yarın devlet memura maaş veremez; patron işçiye ücret veremez. İşsizlik daha da büyür. Kırdan kente göç, gecekondulara yığılma artar. O yüzden Vatan Partisi’nin Üretim Devrimi programının özü, işsize iş bulmaktır. Üretim Devrimi, geleceği kurtarma devrimidir”
“ZORLUKLARI HERKES PAYLAŞACAK”
Türkiye’deki üretici sınıfların üstleneceği ortak sorumluluğu vurgulayan Perinçek şöyle devam etti: “Zor bir döneme girdik. Zorlukları elbette yalnızca emekçinin, çiftçinin sırtına yükleyerek de olmaz. Sanayicisi, tüccarı, esnafı, işçisi, çiftçisi, memuru herkesle birlikte zorlukları paylaşacağız. Paylaşım ki işçinin çalıştığı fabrikaya bir makine daha alalım, o işçimizin oğlu da işe girsin. Aynı İstiklal Savaşı gibi. Atatürk ne yapıyor? İki öküzün birini alıyor. Almasaydı İstiklal Savaşı yenilgiyle bitecekti. Kimin öküzünü alıyor? İki öküzü olan köylünün. Peki almasa? Bu kez köylü hem bütün öküzlerinden hem vatanından olacak. Tabii, devletin vergi politikaları, mali politikaları, ücret, maaş politikaları da çok önemli. Emperyalist sömürüye karşı, dolar vurgunculuğuna karşı kararlı politikalar gerekiyor. Faize akan kaynakları üretime, yatırıma çevireceğiz”
ÜRETİMİN DEVAMI İÇİN “EKMEK TEKNESİNİ KORUMA” SİYASETİ
Perinçek, üretimin çarkını döndürecek çözüm önerilerini şu sözlerle sıraladı: “Vatan Partisi olarak ekonomik öncelikleri belirlemek için ‘Ekmek Teknesi’ kavramını öne çıkarıyoruz. Ekmeğimizi, o tekneden yiyoruz, fabrikamızdan, atölyemizden… Öyleyse o iş yerini ayakta tutmak, üretim çarkının çevrilmesini sağlamak ve üretimin büyümesini sağlamak son derece belirleyici. İflas eden işletmeler için de bir çözüm ürettik. Çözümümüz şu: İflas eden işveren ceketini alıp gidiyor. Diyoruz ki ‘Dur, biz devlet olarak bu işletmeyi kamulaştırıyoruz. Bunun mülkiyetini ellinin üzerinde bir payı kamunun yapıyoruz. Yüzde kırk civarındaki payı, o sırada işletmede çalışan işçi ve memurlara paylaştırıyoruz. Emekçileri de kâra ortak hale getiriyoruz. Yüzde on civarında da işletme sahibine veya ortaklarına bırakıyoruz. Üç ayaklı bir mülkiyet sistemi kuruyoruz: kamu, devlet, işçiler-memurlar ve işveren… Yani işçinin ‘bana daha çok para ver’ diye mücadele ettiği değil, kendi işletmesinde çalıştığı ve daha çok üretim yaptıkça daha çok ücret olacağı, mülk sahibinin de toplam kazançta pay sahibi olacağı bir sistem”
“SERMAYEDAR DÜŞMANLIĞI DEĞİL DOSTLARLA MÜCADELE”
Perinçek, devrimciliğin sözde emekçilerin yanından, sermaye düşmanlığı sanılmasına karşı çıktı: “Türkiye’nin en büyük holdinglerinden Ülker’in, Murat Ülker’in Aydınlık gazetesinde yazıları çıktı. Sayın Ülker diyor ki Çin’in başarısının, Çin mucizesinin sebebi oradaki ÇKP. Yani halkı disiplin altına alan otoriter yönetim. O yönetim, halkı gözeten bir kamucu ekonomi kurdu, başarının sırrı budur. Ne kadar esaslı bir tespit. Bizim büyük sermayedarlarımızda da büyük bir uyanış var. O eski TÜSİAD düşmanlığı vs… ‘Gidelim onlarla kavga ederek devrimciliğimizi ispatlayalım’… Bunların bilimsellikle ilgisi yok. İşçi sınıfının menfaatleri temelinde tabii bir mücadele olacak ama o aile içi mücadeledir. Yani dostlarla mücadele. Nasıl aile içinde fikir ayrılıkları oluyor, fikir alışverişleri yapıyoruz ama insanca, kardeşçe, aile içi… Türkiye’de bu dört sınıfın arasındaki ilişkilerde işçilerin menfaatlerini aile içi bir yaklaşımla çözeceğiz”
“İŞVERENİN SEÇENEĞİ: YA SİGORTA BORÇLARINI ÖDEMEK VE İFLAS YA ÜRETİME DEVAM”
Son günlerde tartışılan işçi – işveren ilişkisini düzenleyen yasayı yorumlayan Perinçek iki sınıfın da ortak çıkarı korumanın önemli olduğu şöyle ifade etti: “Sigorta olacak işletmeler kanun çıkıyor. Efendim kanunda diyormuş ki ‘Yirmi yıllık, eskide kalan, 10 yıllık, 5 yıllık sigortaları, işveren ödemeyecek.’ Tabii öyle diyecek. Burada kastedilen küçük ve orta sermayeli işletmeler. Büyük işletmelerde genel olarak böyle bir sigorta sorunu yok. 30 kişinin, 100 kişinin, 150 kişinin çalıştığı işletmeleri düşünelim. Hangisi bu zor koşullarda, arkada kalan 10 yılın veya 20 yılın sigortasını ödeyerek işletmesini ayakta tutabilir? ‘Aman işveren cezadan kurtulmasın’ diye itiraz edersek, işyeri kapanacak ve işçi işsiz kalacak; sonuçta emekçiyi cezalandırmış olacaksın. İşçinin çocuğuna ekmek götürememesi mi işçi politikası! Gaziantep’i, Kayseri’yi, Denizli’yi, Bursa’yı, Konya’yı, Samsun’u, Erzincan’ı yıkarak işçi mücadelesi olmaz. Palavralarla, halk dalkavukluğuyla da hiç kimse iktidar olamaz! Bilimin verileriyle gerçeklere dayanacağız. Devrimci politikalar gerçeklere dayanarak olur. Vatan Partisi de bu düzlemde siyaset yaparak iktidar olacak”