“Türkiye – Rusya eksenli çözüm modeli oluştu”
Doğu Perinçek, Türkiye’nin içinde bulunduğu süreci, “Atlantik’teki zincirlerimizi kırmak ve Asya Çağı’nda yerimizi almak” diye nitelendirdi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Rusya, İran, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan’la ortak platform kurma” önerisini, Batı Asya’nın güvenliği için önemli olduğunu vurguladı. Türkiye’nin bu yöneliminin, ekonomik boyutuna da işaret eden Perinçek, büyük sermayenin de Asya’ya yöneldiğini kaydetti. Perinçek, “Üretim, teknoloji, icatlar, yapay zeka, korona virüse çözüm. Hepsi Asya’da. Kısaca Üretim Devrimi için uygun iklim burada” dedi. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu “Nedir Ne Değildir?” programına konuk oldu. CHP Milletvekili Yunus Emre, İyi Parti Milletvekili Ahat Andican, Emekli Büyükelçi Uluç Özülker ve Güvenlik Uzmanı Yusuf Alabarda’nın konuk olduğu programda, Türkiye’nin uluslararası politikaları öne çıktı. Doğu Perinçek, kendisine ilk olarak sorulan Vatan Partisi’nin “Aynı Gemideyiz” siyasetiyle ilgili şu ifadeleri kullandı:
VATAN PARTİSİ’NİN “AYNI GEMİDEYİZ” SİYASETİ
“Siyasetimizi, Sayın Erdoğan bizim çizgimize geldi’ şeklinde ifade etmiyoruz. ‘Aynı gemideyiz’ demek, ‘Aynı Türkiye İttifakı içerisindeyiz’ demektir. Türkiye Gemisi, zaferden zafere ilerliyor. Atlantik sistemine bağlandığımız 1945’ten bu yana, Türkiye’nin en iyi dönemindeyiz. Türkiye’yi, borçlanma ekonomisi içerisinde boğulmaya ve bölünmeye zorlayan Atlantik’teki zincirlerimizi kırıyoruz. Eskiden Türkiye’nin hükümetlerini ABD belirliyordu. ABD’ye koşuluyor ve oradan iktidar ruhsatı alınıyordu. Şimdi ise kim Atlantik’e kafa tutuyorsa o hükümette kalıyor.”
ERDOĞAN’IN BAKÜ’DEKİ KAFKASYA PLATFORMU ÖNERİSİ
“Dış ticaretimizin birinci ortağı Rusya, ikinci ortağı Çin. Demek ki ekonomide Atlantik’ten ayrılmışız. Güvenliğe bakıyoruz… Atlantik sistemi bize teslim olmayı ve parçalanmayı dayattı. Türkiye’ye karşı siyasetlerinde ‘sözde Kürdistan’ı, 2. İsrail devletini kurup seni parçalayacağım’ dediler. Ergenekon kumpasları, 15 Temmuz darbe girişimi… Hepsi Atlantik merkezli tehditlerdi. Bölünmeyi kabul edemezdik ve etmedik de… Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan da Bakü’de Zafer Bayramı kutlamasında dedi ki, ‘Türkiye, Rusya, İran, Azerbaycan, Gürcistan Batı Asya’da beraberlik üretiyoruz. Ermenistan da bunun içinde gelecekse gelsin.’ Bu tespit tabii, Astana süreci, Soçi mutabakatı deneyimleri sonrasında yapılıyor. Ülkemizin güvenlikte de Asya mevzilerine yerleştiği bir kez daha dile getiriliyor. Kafkasya Platformu önerisi Asya mevzisini güçlendirecektir.”
ASYA YÖNELİMİ DALGALANMA MI, NESNEL Mİ?
Perinçek, Türkiye’nin Asya yöneliminin konjonktürel olup olmadığıyla ilgili soruya şu yanıtı verdi: “Bu süreç nesneldir. Vatan Partisi, yıllar önce Atlantik’in gerilediğini ve Asya – Avrasya’nın yükseldiğini saptadı ve Türkiye’nin bugünkü konumunu gördü. Sayın Erdoğan da Birleşmiş Milletler (BM) kürsüsünden ilan etti. Dedi ki, ‘Tarihin sarkacı Asya’ya kaydı’ Türkiye’nin, Asya Açılımını yaptığını, hem Cumhurbaşkanı hem de Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu açıkladı. Çok doğru tarihsel ve stratejik bir tespit. Yalnız hükümet değil, bu gerçeği TÜSİAD ve Türkiye’nin en büyük holdingleri de ifade ediyor. Sayın Güler Sabancı, kendisine sorulan ‘Türkiye’nin yeri ne olabilir?’ sorusuna tek cümleyle yanıt verdi: ‘Üretim Asya’da’ Yine Ülker’in sahibi Sayın Murat Ülker’in, Çin’le ilgili analizleri ve yaptıkları yatırımlar büyük sermayenin gelişmeyi Asya’da gördüğünü ispatlıyor. Üretim, teknoloji, icatlar, yapay zeka, Koronavirüse çözüm… hepsi Asya’da. Kısaca Türkiye’nin Üretim Devrimi için uygun iklim burada. Batı ise her yönüyle perişan vaziyette. Siz şu kararı vereceksiniz: Çağdaş uygarlığın içinde yer alacak mısınız? Yoksa ayak mı sürüyeceksiniz?”
TÜRKİYE’NİN BÖLGE SİYASETİ NE OLMALI?
Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı güvenlik sorunları karşısında nasıl bir yol izlemesi gerektiğini Perinçek şu sözlerle anlattı: “Hükümetin, Suriye ve Mısır politikalarında ciddi hatalar var. Biz de Vatan Partisi olarak en başından beri eleştiriyoruz. Özellikle Suriye’nin kuzeyinden, ABD ve PKK-YPG’nın sökülüp atılması için Rusya’nın yanında Suriye’yle de işbirliği yapmamız gerekiyor. Astana sürecini ilerletmek, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak Ankara, Moskova, Tahran ve Şam’ın ortak hedefi. Rus devlet yetkilileri ile Suriye devlet görevlileri bir süre önce Moskova’da bir araya geldiler. ‘PKK’nın özerkliğini filan tanımadıklarını’ net olarak bütün dünyaya ilan ettiler.
DIŞ POLİTİKADA BELİRLEYİCİ EKSEN
Atlantik merkezli tehditler için kuvvet dengesine işaret eden Perinçek şöyle devam etti: “Ama şu gerçeği de belirtmemiz gerekir. ABD ve İsrail birlikte Noble Dina ve Nemesis tatbikatlarında namlularını Türkiye’ye çevirmişken, Mısır ve Suriye ile anlaşmamız bölgeye barış getirmeye yetmez. Suriye’nin veya Mısır’ın kaç tane destroyeri, kaç tane uçak gemisi var? Büyükelçimiz Sayın Uluç Özülker’in tespitine katılıyorum. Bölgemize barışı getirecek, savaşları önleyecek ve Türkiye’ye yönelik tehditleri yok edecek model, Türkiye – Rusya – İran ittifakıdır. Suriye’nin kuzeyinde, Kafkaslarda, Libya’da, Doğu Akdeniz’de belirleyici olan model budur. Söz konusu bölgelerde, ayrı cepheler yok, hepsi tek cephe yani karşımızdaki güçler her yerde aynı. Türkiye’ye başarı getirecek olan işte buradaki bütünsel stratejidir, Türkiye – Rusya – İran ittifakı modelidir. Bu modele Katar da katılır, Azerbaycan da katılır, Libya da bunun içinde yerini alır. Sonrasında dış politikadaki ilerlemelerle Mısır ve Suriye de eklenebilir. “Doğu Akdeniz’e baktığımızda Yunanistan’ı üzerimize süren ABD ve Fransa destroyerleri ve uçak gemileriyle karşımızda. Yunanistan Almanya’yı arkasına alarak Türk gemisini silahla işgal ediyor. Alman fırkateyni içinde Yunan askerleri var. Türkiye’ye yönelik tehdit, silahlı tehdit boyutu kazanmış durumda. Dolayısıyla, Doğu Akdeniz’de karşımızdaki büyük güçleri dengeleyecek eksen Türkiye – Rusya işbirliğidir”
NATO’DA VETO HAKKI İÇİN KALALIM MI?
Perinçek, ABD ve NATO’yla artan çelişkiler karşısında şu tespitlerde bulundu: “NATO’nun içerisinde, bize karşı adımları çelmelemek için duracaksak tartışılabilir. O zaman da NATO’nun bizi nerede koruduğunu ve veto hakkımızın işe yarayıp yaramadığını sorgulamamız gerekir. Örneğin, ABD – NATO, PKK’ya silah verirken veya 15 – 16 Temmuz 2016’da FETÖ darbe girişiminde bulunurken, hükümetimiz veto hakkını neden kullanamadı? İncirlik’ten kalkan uçakları vetoyla neden durduramadık? Bana bir örnek gösterebilir misiniz, ABD’nin bu zamana kadar hangi saldırısı, NATO’da veto edilerek engellendi? Kendimizi avutmayı bırakalım, ‘veto hakkı’ yalnızca kâğıt üstünde ve geçersiz. ‘Veto’ gerekçesiyle Türkiye’nin NATO’da kalmasını savunmak da anlamsız”