Güncel

‘Sermaye hiçbir şeyi şansa bırakmıyor’

düzen siyaseti bir bütün olarak ilkelerden uzak durur.

Altılı Masa’da yaşanan Meral Akşener krizinin ardından dün yaşanan gelişmeler, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ve 12 maddelik mutabakat metni tartışma konusu olmaya devam ediyor. TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, sürece dair soL haber portalının sorularına yanıt verirken, 6’lı Masa’daki tabloyu “O masada ilke yok, güven yok, çare ve gelecek yok. O masada sadece ve sadece Erdoğan’a haklı bir tepki duyan ve bir an önce bu iktidardan kurtulmak isteyen insanların istismarı var” sözleriyle özetledi.

Okuyan, Erdoğan’ın sessizliğine, solun kriz sırasındaki tutumuna ve TKP’nin seçimlere dair tavrına ilişkin de sorularımıza dikkat çeken yanıtlar verdi:

‘Altılı Masa Erdoğan’a duyulan haklı tepkiyi istismar ediyor’

Türkiye bir süredir Altılı Masa’da neler oluyor sorusuna kilitlendi. Akşener önce çok ağır sözlerle ortaklarına yüklendi, sonrasında çok uzun süredir çekmecede tutulduğu belirtilen bir formülle masaya döndü, belli ki mutsuz şekilde. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

O masanın ilkelerle kurulmadığını zaten biliyoruz. Ancak unutmayalım, düzen siyaseti bir bütün olarak ilkelerden uzak durur. Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinin birbirleriyle ilişkisini hatırlayalım. AKP ve MHP sağın iki partisiydi, bir dönem birbirlerine son derece ağır sözler sarf ettiler, sonrasını hepimiz biliyoruz. Altılı Masa’da son olanlar ise 2-3 güne sıkıştı. İşin bu kısmını geçiyorum. O masada ilke yok, güven yok, çare ve gelecek yok. O masada sadece ve sadece Erdoğan’a haklı bir tepki duyan ve bir an önce bu iktidardan kurtulmak isteyen insanların istismarı var. Akşener eksenli gerilimi yalnızca kapris ve pazarlığa bağlamak, anlık bir olay olarak görmek son derece yanlış. O masa, AKP çizgisinin devamını isteyen güçler tarafından kuruldu. Bu güçlerin TÜSİAD sermayesi ve emperyalist merkezler olduğunu sürekli tekrar ediyoruz. Erdoğan’ın arkasında da aşağı yukarı aynı güçler var. Bunları ilgilendiren, AKP çizgisinin devamı. Hem muhalefeti hem iktidarı ya da hem Cumhur’u hem Millet’i yeniden ve yeniden biçimlendiriyorlar. Akşener eksenli son gerilim, sermaye düzeni açısından muhalefetin biraz daha sağlama alınması, AKP çizgisinin korunması için daha güvenilir hale getirilmesidir. Sermaye hiçbir şeyi şansa bırakmamaktadır. Sonuç budur. Niye masa terk edildi, neden geri dönüldü, bunlar önemsizdir, önemli olan bu sonuçtur. Ve burada tesadüflere yer yoktur.

‘Erdoğan güvensizlik hissinden yararlanmaya çalışıyor’

Erdoğan’ın bu kriz sırasında benzerleri düşünüldüğünde çok daha “sakin” bir görüntü vermesi de tartışma konusu oldu. Siz neler söylersiniz, Erdoğan’ın hesabı ne olabilir?

Nasıl muhalefet Erdoğan’a tepki duyan kesimlerin çaresizlik içinde tutunacak dal aramasına bel bağlıyorsa, Erdoğan da toplumda deprem sonrasında iyice ortaya çıkan güvensizlik hissinden yararlanmaya çalışıyor. Öfke kontrol sorunu olan bir siyasetçi olmasına rağmen, seçim döneminde istikrara oynayan, güven vermeye çalışan, polemikten uzak bir Erdoğan’a tanık olursak buna şaşırmamak gerekir. Kuşkusuz muhalefetin bazı sinir uçlarına bildik yöntemlerle yüklenecektir ama açık olan bir şey var: Erdoğan’ın en önemli kozu toplumdaki “istikrarsızlık korkusu”dur. Buna hitap edecektir. Ayrıca şunu unutmayalım, yerli ve yabancı sermaye artık müdahalelerini aynı anda hem muhalefete hem iktidara yapıyor. Deprem sonrasında ABD ve NATO yetkililerinin ziyaretleri, TÜSİAD açıklama ve raporları, bütün bunlara dikkatle bakıldığında, kendi çıkarlarını her olasılıkta koruyacacakları bir çerçeveyle Türkiye siyasetini kuşattıklarını görürsünüz. Deprem Erdoğan’ı da çok zayıflattı. Zayıf bir Erdoğan, kendisini iktidara getiren güçler karşısında daha az pazarlık gücüne sahip demektir.

‘Bir devrimci düzen siyasetinin gelgitlerinden heyecanlanamaz’

Bir sosyal medya paylaşımınızda “Düzen partilerinde yaşanan gelişmelere gereksiz duyarlılık ve ilgi sola yaramıyor ve yakışmıyor” dediniz. Solda nasıl bir tablo görüyorsunuz?

Düzen siyasetindeki gelişmeleri yakından izlemek, analiz etmek bir devrimci için öncelikli bir görevdir. Sonuçta, emekçi halkın gerçek alternatife ikna olması için uğraşıyoruz. Bunun yollarından biri, düzen siyasetinin tutarsızlıklarını teşhir etmektir. Ayrıca sistem içi çatlaklar her zaman devrimci bir atılım için olanak yaratır. Bununla birlikte, düzen içi siyasetin gündelik gelgitlerine duyarlılık başka bir şeydir. Bir devrimci bu gelgitlerden heyecanlanamaz, kendisini yancı ve taraf durumuna düşüren bir pozisyona giremez. Ne yazık ki bir kez daha bu duruma düşüldü. Bizim açımızdan “Akşener masadan kalktı, iyi oldu, sola açıldı” değerlendirmesi ya da “solu da içine alan bir mutabakat olsun” temennisi, devrimci bir tavır değildir.

‘Erdoğan’ın yeniden seçilmesine yardımcı olacak bir tavrımız olmayacak’

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı artık netleşmiş oldu. Bu konuda TKP bir değerlendirme yaptı mı, nasıl bir tutum alacak?

TKP çok uzun bir süredir bu konudaki değerlendirmesini, yaklaşımını kamuoyu ile paylaşıyor. Erdoğan’ın yeniden seçilmesine yardımcı olacak bir tavrımız olmayacak. Bundan daha açık, net bir yaklaşım olabilir mi? AKP Türkiyesi ile en köklü karşıtlığı kuran TKP açısından toplumda ortaya çıkan “Erdoğan gitsin” duygusuna ilgisiz kalabilir miyiz? Asla. Bu duygu kolaycılığa, aldanmaya kapı aralıyor ama öte yandan tamamen gerçek. Devamında ne diyoruz: 6’lı Masa’ya kefil değiliz, onun destekçisi değiliz, olmayız. Bu da yeterince açık. Bu ikisi yan yana gelir mi? Gelir. TKP, Sosyalist Güç Birliği ile birlikte bu  yaklaşımı somut bir seçim politikası haline getirmeye çalışıyor. Ama TKP’nin bunun ötesinde bir sorumluluğu da var. Her gün aramıza yeni gönüllüler katılıyor, TKP’nin sözüne destek olanların sayısı artıyor. “Başka bir düzen mümkün, komünizm bugünkü kepazeliğin biricik alternatifidir” diyenlerle birlikte büyük bir iddiaya gerçeklik kazandırmakla yükümlüyüz. Bunların hepsini aynı anda yapacağız. Az kaldı. TKP seçimlerle ilgili tutumunu bütün açıklığıyla kamuoyu ile paylaşacak.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu