Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kristin Selekman ve Mehmet Galip Ataş’ın Kınalıada’daki seçim çalışmaları bir hayli renkli geçiyor.
Bir tarafta Kürt kimliği ile öne çıkan Ataş, diğer tarafta Ermeni kimliğini taşımaktan her zaman onur duyduğunu söyleyen Selekman’a Adalılar’ın da ilgisi yoğun.
Selekmen ve Ataş’la birlikte Kınalıada’nın sokaklarında gezerken en çok dikkat dikkatimi çelen halkın da “Günübirlikçiler” dediği turistler oluyor. Bu turistler İstanbul’dan özel vapurlarla gelip, Adalar’da hızlıca bir tur atıp ayrılıyorlar. Ve asla adayların verdiği herhangi bir broşürü “Biz buralı değiliz” deyip almıyorlar.
Adaylar ise inatçı, turistlere dahi DEM Parti’yi ve Adalar’ın sorunlarını ve çözüm önerilerini anlatıyor.
Selekman ve Atal’a göre Adalar’ın en acil çözülmesi gereken sorunları arasında, başta kıyı şeridinin ranta açılması, çocuklar için bir kreş olmaması ve var olan hastanenin işlevsiz olması gibi konular geliyor.
Zaman zaman iki adayı da bölüp, sorunlardan önce bana kendi politik süreçlerini anlatmalarını istiyorum.
İstanbul Ermenileri’nden olan Selekman, 2006’da İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden mezun oluyor. Stajını da mikrobiyoloji alanında yapıyor. Bir süre kendi alanında çalıştıktan sonra “tutkum” diye tanımladığı fotoğrafa yöneliyor. Anadolu Üniversitesi’nde “Fotoğrafçılık ve Kameramanlık” bölümünü bitiriyor.
Politik bir aileden geliyor ve siyasete atılmak istediğinde soluğu Halkların Demokratik Partisi’nde (HDP) alıyor.
Selekman hayatını anlatırken bir kadın “DEM Parti’ye oy vermek istiyoruz fakat kafamız karışık” diyor, Selekman da kadının “kafasının karışıklığını” gidermek üzere birkaç açıklama yapıyor:
“Biz buralıyız. Adalar’ın çok sorunu var, sorunları çözmek için buradayız. Kadınların sosyalleşebilecekleri bir yer yok, bunu çözmemiz gerekiyor. Adalar’ın daha yaşanılabilir bir yer olduğunu biliyoruz, birlikte bunu başaracağız.”
Ayrıca, Selekman gördüğü her kadına eş başkanlık sistemini de anlatıyor. Bazıları “eş başkanlık” sistmeini ilk kez duyduklarını söylüyor.
Kadın Selekman’ın yanından gider gitmez “Peki, Ermeni kimliğinizle partide yer almak ne hissettiriyor, ne düşünüyorsunuz?” diye soruyorum, şöyle yanıtlıyor:
“HDP geleneği olarak şimdi de DEM Parti olarak biz zaten, ötekileştirilen, yok sayılan, dışlananların partisiyiz. Ben de bu devlet zihniyetinin güvenlik sorunu olarak gördüğü bir kimliği temsil ediyorum. Ermeni kimliğini temsil ettiğim için zaten benim HDP dışında, Dem Parti dışında bir yerde olmam düşünülemezdi.”
Selekman’ın ziyaret ettiği yerlerden biri CHP’nin Kınalıada’daki seçim bürosu. Selekman “Ben Ermeniyim” deyince bir kadın “Ben de Aleviyim”, başka biri de “Ben de Ermeniyim” diye ekliyor. Selekman’ın konuşmaya başlamasıyla kendimizi bir seçim bürosunda değil de farklı kimliklerin bir araya geldiği toplantıda gibi hissediyoruz. Herkes kendi halkına dair sorunları anlatıyor. Selekman da anadilde eğitim hakkı, din derslerinin zorunlu olması gibi alanlardaki çözüm önerilerini anlatıyor.
Selekman’ın ardından Ataş’la birlikte yürümeye başlıyoruz. Ataş çok eski partililerden. Van’dan Kınalıada’ya göç etmiş Kürt bir aileden geliyor. Göç ettiklerinde ilk başta çok zorlanmışlar ancak sonrasında o da Adalar’a alışmış ve “bugün bir Adalı ve Kürt olmaktan gurur duyduğunu” söylüyor.
“Seçimden seçime hatırlanan bir milletiz”
O da Adalar’ın sorunlarını çözecek olan partinin kendileri olduğunu söylüyor ve “DEM Parti varsa sorun yok” diyor.
Ataş’a “Kürtler büyükşehirlerde kime oy verecek?” diye soruyorum, şöyle yanıtlıyor:
“Kürtler büyük şehirde büyük ihtimalle şu anda bizim gözlemlediğimiz kadarıyla kendilerine oy verecekler. Bak İmamoğlu yeni bir Kürtçe şarkı yaptı. Biz maalesef ki seçimden seçime biz Kürtler olarak hatırlan bir milletiz. Bizi yalnız seçimden seçime bize hatırlıyorlar. O yüzden biz diyoruz ki, seçildikten sonra beni unutulacaksan, kusura bakma sana bizden oy yok. Halkımızın doğru neyse onu yapacağına inancım tam.”