Eğitim

Boğaziçi Direnişi 1000. Günde: “Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz”

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin nöbeti 1000. gününde

İktidarın Boğaziçi Üniversitesi’nin özerkliği ve özgünlüğünü yok etmeye yönelik saldırılarına karşı akademisyenlerin başlattığı nöbet 1000. gününde. Akademisyenler, “Farklı görüşlerde olmamıza rağmen temel ilkelerde bir araya geldiğimiz için direnişi bu kadar uzun süre devam ettirmeyi başardık.” diyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne atanmasıyla başlayan ve sonrasında Bulu yerine Naci İnci’nin yine Erdoğan tarafından atanmasıyla üniversite bileşenlerinin sürdüre geldiği eylemleri 4 yılına ulaştı.

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin her iş günü Rektörlük binasına sırtlarını dönerek gerçekleştirdikleri nöbet eyleminin 1000’incisi Cuma günü (17 Ocak), üniversite bileşenleri, sendika ve muhalefet partileri temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti.

Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil ve Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Arslan’ın yanı sıra pek çok siyaset insanı da 1000. gününde Boğaziçi Üniversitesi nöbetine katılanlar arasındaydı.Direnişin 1475., nöbetin 1000. günü

Nöbetin ardından akademisyenler, haftalık bültenlerini okudu. Açıklamada şu noktalar öne çıktı:

* Bugün 17 Ocak Cuma. Nöbetimizin 1000., direnişimizin 1475. günündeyiz. Sizlere özgür basının hâlen alınmadığı, öğrencilerin, birçok mezun ve emekli öğretim üyesinin girişlerinin engellendiği, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz. Bugün akademik nöbetimiz için 1000. kez Güney Meydan’da, rektörlük binasının önündeyiz.

*  Akademik nöbetlerimizde rektörlük binasına sırtımızı dönüyoruz, çünkü kurum iradesini hiçe sayarak, usulsüzce ve tepeden inme yöntemlerle yapılmış rektör atamalarına, bu atamalar üzerinden üniversitenin bir siyaset aracı olarak kullanılmasına karşı çıkıyoruz. Sırtımızı dönüyoruz çünkü var olan yönetimi meşru bulmuyoruz, Anayasa Mahkemesi’nin 2024 yılında aldığı karara göre gayrimeşru konumları hukuken doğrulanmış olan rektör ve idarecilerin istifa etmelerini talep ediyoruz.

*  Nöbetlerimizi her iş gününün öğle tatilinde sessizce ayakta durarak gerçekleştiriyoruz, çünkü amacımız, talep ve itirazlarımızı barışçıl yollarla, akademik ve idari görevlerimizi aksatmadan, kampüsün gündelik hayatını, dersleri, araştırmaları ve etkinlikleri kesintiye uğratmadan ifade etmek.

*  Nöbetlerimiz için Güney Meydan’a iniyoruz, çünkü bu alanın üniversitenin özgürlükçü, eşitlikçi ve çok sesli yaşam kültürünün odağı olduğunu düşünüyoruz. Her iş günü bu meydanda nöbet tutuyoruz, çünkü kampüslerin yasaklar ve güvenlik kısıtlamalarıyla çoraklaştırılmasına karşı çıkıyoruz; üniversitelerin farklılıkların ve itirazların özgürce ifade edilebildiği, çoğulcu ve kapsayıcı ortamlar olarak yeniden yapılandırıldığını görmek istiyoruz.”

* Nöbete akademik kimliğimizi simgeleyen cüppelerimizle katılıyoruz, çünkü mücadelemizin odağında üniversiteler için daha iyi bir gelecek ve evrensel akademik ilkeler var. Farklı görüşlerden, kimi zaman farklı kurumlardan akademisyenler olarak bizi bu meydanda buluşturan, akademik hak ve özgürlükleri önceleyen bu evrensel ilkelere olan ortak inancımız. Biz, herhangi bir siyasal gündemi savunmak için değil, Türkiye’de çağdaş ve evrensel kriterlere uygun bir yükseköğretim modeline geçilmesini, üniversitelerin akademik, idari ve mali anlamda özerk, katılımcı ve hesap verebilir kurumlar olarak yeniden yapılandırılmasını talep etmek için buradayız.”

* Nöbetimizi alkışlarla sonlandırıyoruz, çünkü siyasi kadrolaşma ve liyakatsizleştirme gibi ağır kamu zararına yol açan, kurumun ve öğrencilerimizin geleceğini baltalayan tüm yıkıcı uygulamaların anlaşılmazlığını ve akıl dışılığını bu alkışlarla protesto ediyoruz.”

* Taleplerimiz karşılanıncaya kadar, kurumumuzun ilkelerini, özgürlükçü ve çok sesli yapısını ayakta tutacak, tüm Türkiye için özerk ve demokratik üniversite idealini savunacak yeni ve meşru bir yönetim oluşturuluncaya kadar bu meydanda bir araya gelmeye, akademik nöbetimizi sürdürmeye kararlıyız                                                                                       .Prof. Tuğcu: “Eğitim, öğretim ve araştırmayı engellemek için her şey yapıldı”

Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tuna Tuğcu, geçen 4 yılı aşkın süreçte Boğaziçi Üniversitesi’nin tüm bileşenleriyle inanılmaz işkencelerden geçtiğini belirtti: “Birçok arkadaşımız ayrılmaya zorlandı, bazılarının doğrudan çalışma izinleri veya sözleşmeleri sonlandırıldı. Bazı hocalarımız 6 ay üniversiteden uzaklaştırıldı.”Bu süreçte üniversitede eğitim, öğretim ve araştırmayı engellemek için her şeyin yapıldığını belirten Tuğcu, haksızlık ve ihlalleri sıralamayı sürdürerek, “Kanunsuz ve hukuksuz olarak araştırma merkezlerimize el koyuldu. Yine hukuksuz olarak projelerin yürütücüleri değiştirildi, araştırma ekipmanlarımıza el koyuldu ve eşyalarımız çöp poşetleri içerisinde eksik olarak bizlere teslim edildi.” dedi.                                                                                                     Öğrencilere açılan 500’ü aşkın soruşturma

“Öğrencilere de çok fazla zarar verildiğini söyleyen Tuğcu, öğrenciler aleyhine 500’ü aşkın soruşturma açıldığını dile getirdi ancak direnişin bütün her şeye karşın sürdürebiliyoruz “diyerek özetledi: “Hepimiz farklı görüşlerde olmamıza rağmen temel ilkelerde bir araya geldiğimiz için bu direnişi bu kadar uzun süredir devam ettirmeyi başardık.”

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu