Park etmiş Beyaz Toroslar!

Dikkatlice bakmak, görmek ve anlamak gerekiyor! Kendilerini devlet sananlar varsa eğer, onlar için “Beyaz Toroslar” süs olmaktan ziyade simgesel bir tehdit, bir korkutma aracı.Renault marka beyaz renkli Toroslar…
“…özellikle izlemeyi beyaz renkli Toros marka araçların yaptığını…”
“…köprü altında tepe lambaları yanar vaziyette polis otosu görüntüsü verilmiş Renault Toros marka araca bindirilerek olay yerinden götürüldükleri…”
Beyaz renkli Toroslar ve faili meçhul siyasal cinayetlerle yüzleşilemedi. Yargılamaların cezasızlıkla sonuçlandığı faili meçhullerin ve işlenmiş siyasal cinayetlerin peşini bıraktık…
Ama Beyaz Toroslar peşimizi bırakmıyor…
32 yıl geçti gitti!
Ülkemizin Çeşitli Yörelerinde İşlenmiş Faili Meçhul Siyasal Cinayetler Konusunda Meclis Araştırma Komisyonu kurulması 9 Şubat 1993 tarihinde Meclis Genel Kurulu’nun 65’inci birleşiminde 217 Nolu Meclis kararı ile kabul edilmişti…
Komisyon, 16 Mart 1993 tarihinde göreve başlamış ve 27 resmi toplantı yapmıştı.
“Faili Meçhul Siyasal Cinayetler” hakkındaki 12 Ekim 1995 tarihli ”Ülkemizin Çeşitli Yörelerinde İşlenmiş Faili Meçhul Siyasal Cinayetler Konusunda Meclis Araştırma Komisyonu (10/90) Raporu” TBMM Başkanlığı’na sunulmuştu.
Rapor sekiz ayrı bölümdür ve faili meçhul “siyasal” cinayetlerin dökümü yapılmıştır.
Hafızalardan silindi gitti…
12 Şubat 2001…
İstanbul 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 1997/180 esas, 2001/36 Karar ve 12 Şubat 2001 günlü hükümle “Susurluk” kazasında ortaya çıkan çete hakkında mahkûmiyet kararı vermişti. Mahkeme; devlet içinde yuvalanmış “çetenin” varlığını gerekçesinde şöyle açıklıyordu: “Cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün yukarıdan aşağıya emir komuta doğrultusunda; Anayasa ve Yasaların vermediği yetki ve görevleri kullanarak ya da verilen yasal yetki ve görevler aşılıp dışına çıkılarak veya kendi menfaatlerine göre hareket edilerek halk arasında korku, endişe, panik yaratacak ammenin selameti aleyhine adam öldürme, adam kaldırma, yağma, ruhsatsız silah taşıma, suikast silahlarını taşıma, sahte kimlik belgesi kullanma, kullandırma, firari cinayet sanıklarının ve kumarhane işletmecilerini kullanma, saklama ve çetesel faaliyetlerine iştirak ettirme şeklinde gayri muayyen suçların işlenmesi amacının güdüldüğü, bu yönde suçların işlendiği anlaşılmıştır.”
Bu karar Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2001/16176-125 sayılı ve 15 Ocak 2001 günlü ilamı ile onanmıştı. Onama gerekçesinde “çete” tarifini şöyle yapıyordu: “…haklarında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar dışındaki kimi görevliler ile bunlara yardım edenlerin yargı önüne çıkarılmaları görevi devletin yetkili organlarında olmakla birlikte emniyet teşkilatında görevli olup haklarında kamu davası açılan sanıkların terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde ve kendi çıkarlarını gözeterek her türlü yasa dışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı ile katliam sanığı ve hükümlüsü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip çeteleşme sürecine girmeleriyle eylemlerinin suç tarihi itibariyle (eski) TCK’nin 313.maddesindeki” cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçudur; yani çetedir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’ne göre çete; mevcut durum ve eylemlerin suç oluşturmasının ötesinde Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz” hükmüne karşın bir örgütlenme ve yetki kullanımı yoluna gittiklerinin görüldüğünü saptamıştır. Bunun hukuk devleti kuralları içinde savunulur yerinin olamayacağı, terörle mücadele adı altında da olsa “hukuk dışı bir örgütlenme ile devletin meşru güçleri gibi güç kullanarak yürürlükteki yasalar yerine kendi güç ve kuralları ile sözde yasalar oluşturmanın” devleti, hukuk devleti olmaktan çıkaracağı kanaatindedir.
Bu koşullarda yurttaş-devlet ilişkisinde hukuk kuralları yerine korku ve kaygının geçerli olacağı, bunun da bir anayasa ve Yasa ihlalinin ötesinde tam bir hukuk ihlali niteliği taşıyacağı görüşüyle İstanbul 6. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin “çete” hakkındaki mahkûmiyet kararı onanmış ve karar kesinleşmiştir.
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından JİTEM ile ilgili bir davada (2014/163 Esas, 2019/583 Karar ve 13.12.2019) beraat kararı verilmişti. Karar Ankara Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bozuldu. Yeniden görülmeye başlandı ama 2023 yılında sonuç değişmedi…
Mahkeme kararındaki bilgilere göre “Beyaz Toros” ve Yeşil Kod Mahmut Yıldırım hakkında neler yazılıydı; sadece iki örnek verelim:
“‘Av. Faik Candan’ın öldürülmesi eylemi’ (02-14.12.1994) anlatılırken olayın özetinde yazılanlar o yılların açıklamasına yetiyordu: 1991yılında HEP Ankara İl Başkanlığı ve HEP Genel Merkez Meclis üyesi olarak görev yapan Av. Faik Candan’ın 02.12.1994 tarihinde avukatlık bürosundan ayrıldıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamamıştı. Av. Faik Candan’ın da diğer faili meçhul cinayetlerde olduğu gibi kaçırılarak öldürülmüş olabileceğinden şüphelenildi. Soruşturma açıldı. Olayla ilgili ifade sahibi M.İ. 03.01.1995 tarihinde Bala Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde, ‘Av. Faik Candan’ ı 1984 yılından beri tanımakta olduğunu, kendisi ile beraber okuduklarını, yakın arkadaş olduklarını, Faik Beyin HEP Ankara İl Başkanlığı yaptığı sırada izlendiğini söylediğini, özellikle izlemeyi beyaz renkli Toros marka araçların yaptığını, 1992 yılında telefon açan bazı kişilerin bu işleri bırakmaz isen seni öldürürüz şeklinde sözler söylediğini… (Gerekçeli Karar, sayfa 89 dipnot)
“28.01.1995 tarihinde İranlı Asgar Simitko ve Lazem Esmaili’nin Öldürülmesi Eyleminde ise Lazem ESMAEİLİ, Asker SMİTKO isimli şahısların kullandığı …aracın Ataköy köprüsü altına geldiklerinde köprü altında tepe lambaları yanar vaziyette polis otosu görüntüsü verilmiş Renault marka bir araçtaki sivil kıyafetli 4 şahıs tarafından trafik kontrolü bahanesi ile durdurulduğu (…) polis otosu görüntüsü verilmiş Renault- Toros marka araca bindirilerek olay yerinden götürüldükleri, (Gerekçeli Karar, sayfa 97) (…)”
Beyaz Toros sadece simge sayılabilir mi?
Beyaz Toros, polis aracı süsü verilmiş faili meçhul siyasal cinayetlerin suç aracıdır.
Sahipleri kimdir, bilinmiyor. Susurluk raporlarında sık geçer.
Faili meçhul siyasal cinayetler nedeniyle cezasızlık sonucunda 1993-1996 yılları arasında “Ben devletim, kaybederim!” deyişi bilinen korkuların, yılgınlıkların tarifi olmuştur.
“Yeşil” kod adlı adı Mahmut Yıldırım, devlet içinde örgütlenmiş çetelerden hangisinde neler yapmıştır, bilinmiyor… Akıbeti ve cinayetleri meçhuldür. Ama “siyasal cinayetlerin” faili olarak devlet içinde örgütlenmiş hükümlülerden oluşmuş çetelerin muteber adamıdır.
5 Mart 2023…
5 Mart 2023’te Bursa’da oynanan maçta “Beyaz Toros” ve “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ın pankartları açıldı ve Susurluk kazasının kalıntıları görüldü.
Faili Meçhul Siyasal Cinayetler Meclis Araştırma Komisyonu (10/90) ve Susurluk raporlarında saptanan “siyasal cinayetlerin failleri” tespit edilmiştir; failler meçhul değildir, bellidir.
Ama öyle anlaşılıyor ki, “Ben devletim; istersem kaybederim, istersem öldürürüm” sloganına sahip çıkanlar, kendini devlet sananlar var.
2025 yılı…
Dikkatlice bakmak, görmek ve anlamak gerekiyor!
Kendilerini devlet sananlar varsa eğer, onlar için “Beyaz Toroslar” süs olmaktan ziyade simgesel bir tehdit, bir korkutma aracı olarak sokaklarda, caddelerde geziyor ve kuytularda park etmiş bekliyor…