KHK ihraçları bir insan hakları meselesidir!

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ihraçları çalışma hakkını, sendikal hak ve özgürlükleri ihlal ediyor.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) geçen hafta KESK’li İhraçlar Yürüyor sloganıyla gerçekleştirdiği eylem ve etkinlikler ile 9 yıldır devam eden ihraçlar sorununa bir kez daha dikkat çekti.
13 Ekim’de Diyarbakır’da başlayan “Beş Gün, Yedi Kent, Tek Ses” yürüyüşü 17 Ekim’de Ankara’da TBMM önünde yapılması planlanan açıklama ile tamamlandı.
Yürüyüşe katılan KESK ve bağlı sendikaların yöneticileri ile ihraç üyeler sırasıyla Diyarbakır, Urfa, Adıyaman, Antep, Adana ve Mersin’de çeşitli etkinlikler düzenledi. Yürüyüşe katılanların ziyaret ettiği illere ek olarak İstanbul, Batman gibi yerlerde de aynı günlerde açıklamalar yapıldı.
Ankara’da yapılmak istenen açıklamaya müdahale edilmesi, KESK üye ve yöneticileri ile destek vermek için gelen siyasi parti temsilcilerinin, diğer sendikaların, meslek örgütlerinin ablukaya alınması sendikal haklara, toplantı gösteri özgürlüğünün hala baskı altında olduğunu gösteriyor.
Geçmişi çok daha eski yıllara gitmekle birlikte 8 Aralık 1995’te kurulduğu günden bu yana kamu emekçilerinin sesi olan KESK ihraç üyeleriyle ihraçların ilk gününden itibaren çeşitli ve sürekli eylemler, etkinlikler düzenliyor. Bu yürüyüşten önce 3 Eylül’de yine Ankara’da Adalet Bakanlığı önünde İhraç Üyelerimiz Derhal Görevine İade Edilmelidir talebiyle basın açıklaması düzenlemişti.
1 Eylül 2016’da başlayan KHK’larla 4259 KESK üyesi ihraç edildi. KESK üyelerine ek olarak 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından onbinlerce kişi kamu görevinden çıkarıldı. Toplamda 130.000 civarında kamu emekçisi işinden ihraç edildi.
KHK ile ihraç demek bir dizi ihlal demektir
KHK ile ihraç edilmek başta çalışma hakkı olmak üzere bir dizi ihlale yol açtı. Gerekli adli ve idari süreçler işletilmeden yayınlanan KHK’ların ekli listesinde isimlerin yayınlanması masumiyet karinesi, hukukun üstünlüğü, savunma hakkı vb. hakların da ihlal edilmesine yol açtı.
İhraç edilenlerin kendilerinin ve aile üyelerinin pasaportlarının iptal edilmesi seyahat hakkının ihlal edilmesiyle sonuçlandı. Ve başka bir dizi hak ihlalleri yaşandı.
Tüm bunların ötesinde ihraç edildiği için yaşamdan koparılanlar oldu. Örneğin, Bu Suça Ortak Olmayacağız bildirisini birlikte imzaladığımız Dr. Mehmet Fatih Tıraş aramızdan ayrıldı.
OHAL ihraçları ile ilgili ihlalleri bu yazıya sığdırmak mümkün değil. İHD olarak OHAL KHK’larının İnsan Hakları Mücadelesine Etkileri ile ilgili hazırladığımız özel rapor bu konuları detaylı bir biçimde ele alıyor.
Raporumuzda vurgulandığı üzere OHAL KHK’ları ile ihraçlar insan hakları bakımından iki açıdan sorunludur. Bu sorunun ilk boyutu KHK’ların çıkarılma yönteminin olağan kanun yapma süreçlerini izlememesinden kaynaklı usul ile ilgilidir. Yasa yapma yetkisi olan TBMM’nin by-pas edilerek çıkarılması hukukun üstünlüğü ilkesinin aşınmasına yol açmasıyla ilgilidir. Meselenin ikinci boyutu da KHK’ların ifade özgürlüğü, toplantı gösteri özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, adil yargılanma hakkı vb. alanlarda gerilemelere yol açan içeriğinde yaşandı.
KHK ihraçları toplumun genelini ilgilendirir
KHK’larla ihraç edilen her bir kamu emekçisinin maruz kaldığı hak ihlalleri, yaşadığı sorunlar özel olarak incelenmesi ve üzerinde durulması, çalışmalar yapılması gereken bir konu.
Dahası, insanların kamu görevinden çıkarılmasının toplamda kamu hizmetlerinin niteliğine olumsuz etkileri de oldu. Örneğin, biz Barış Akademisyenlerinin üniversitelerimizden koparılmasının eğitimin niteliğine, bilimsel araştırmalara olumsuz etkisinin olmadığını düşünmek gerçekçi değil. Nitelikli, yetişmiş insan gücünün üretimden koparılması kamu hizmetlerinin niteliğinin azalmasına da yol açtı.
Bu bakımdan, kamu görevinden ihraçlar tek tek bireylerin meselesi olduğu kadar toplumun genelinin bir meselesidir.
KESK’in aradan geçen 9 yıla karşın üyelerinin yanında durarak, bu konuyu gündeme taşıması da herkesin için nitelikli kamu hizmeti talebiyle de ilgilidir.
İhraçlar ve ILO
1919’da kurulan ve merkezi Cenevre’de yer alan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) an itibariyle toplam 192 sözleşmesi bulunuyor. ILO tarafından hazırlanan bu sözleşmeler çalışma yaşamına ve sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin bir çok alanı düzenlemeyi amaçlıyor. ILO sözleşmelerinden 10 tanesi temel sözleşme kategoresinde yer alıyor.
Türkiye Cumhuriyeti 1932’den beri üyesi olduğu ILO’nun bu temel sözleşmelerinin tamamını onaylamış durumda. Dolayısıyla, bu sözleşmelerden kaynaklı yerine getirmesi gereken yükümlülüklerini bulunuyor.
OHAL dönemindeki ihraçlar ILO’nun bu temel sözleşmelerinden bilhassa 111. Nolu ayrımcılık sözleşmesinin alanına girmektedir. Temel sözleşmelerin tanıtıldığı ILO sayfasında 111. Nolu sözleşmenin içeriği hakkında şu bilgiler yer alıyor: “İş verme, eğitim ve çalışma koşullarının düzenlenmesinde ırk, renk, cinsiyet,din, siyasal görüş, ulusal kimlik ve sosyal köken temelinde ayrımcılık yapılmasının ulusal politikalarla önlenmesi, fırsat ve uygulama alanında eşitliği geliştirme çağrısında bulunmaktadır.”
KESK üyelerinin muhalif sendikal tutum nedeniyle ihraç edilmesi Türkiye’de 19 Temmuz 1967’de yürürlüğe giren 111. Nolu ILO sözleşmesinde yer alan siyasal görüş ayrımcılığının ihlali olup olmadığı bakımından incelenebilir. Nitekim sözleşmenin 2. Maddesi taraf devletlere bu konuda ulusal politika geliştirme ve uygulama taahhüdü yüklüyor.
111. Nolu sözleşmeye ek olarak ihraçların sendika üyeliğine etkisi, haklarında kesinleşmiş mahkeme kararı olmadığı için KESK ve bağlı sendikalarda seçme ve seçilme hakkının kullanılmasını engelleyen bazı girişimler bakımından 87 Nolu Örgütlenme Özgürlüğü sözleşmesi de ihraçlar bakımından anlamlıdır.
Benzer şekilde, bakanlığın ihraç edilen KESK yöneticilerinin o dönemdeki TİS görüşmelerine katılmasının uygun olmadığı yönünde görüşleri 98. Nolu Toplu İş Sözleşmesi çerçevesinde ihlale varan uygulamalar olabileceğine işaret ediyor.
İhraçların hukuki mücadelesi
İhraçların ettiği ilk günlerde başvuru mekanizması mevcut değildi. Sonrasında, Avrupa Konseyi’nin önerisiyle ihraç edilenlere başvuru için önerilen başvuru mekanizmalarından birisi de OHAL işlemlerini inceleme komisyonu göreve başladı.
Yapısı ve yetkisi itibariyle etkili bir mekanizma olmaktan uzak OHAL komisyonu görev süresi içerisinde büyük oranda ret kararı verdi. AA’nın haberinde yer alan verilere göre 2017-2023 yılları arasında görev yapan komisyona 127 bin 292 başvuru yapılırken, bu başvurulardan 17.960’ında kabul kararı verilirken, 109.332 başvuru da reddedildi.
Bu veriler dahi OHAL komisyonunun ihlalleri giderme bakımından etkili olmaktan uzak bir yapı olduğunu gösteriyor.
Sonrasında, idare mahkemeler, bölge idare mahkemeleri ve yargıtay süreçleri var. Ayrıca, anayasa mahkemesi ve AİHM süreçlerini de düşününce ihraç edilerek bir dizi hakları ihlal edilen kamu emekçilerinin önünde haklarının tazmini için uzun ve meşakkatli bir süreç bulunuyor.
Bu arada, KESK’in ilk günden bu yana yürüttüğü mücadeleye karşın ihraç edilen üyelerinin hala yarıya yakını görevine iade edilmeyi bekliyor.
Çözüm daha fazla gecikmemeli
Bir insan hakları meselesi olan KHK’larla ihraçlar meselesinin artık çözülmesi gerekiyor.
Kamu görevinden süresiz bir biçimde ihraç edilenler ömür boyu damgalandı. Böylesi bir durum başta insan hakları prensipleri olmak üzere birçok açıdan kabul edilemez.
Ağır hak ihlallerinin yaşandığı KHK ihraçlarıyla ilgili meselenin çözümünün yol ve yöntemleri insan hakları prensiplerindedir.