Siyaset

Abluka

Küba heyeti tarihin en uzun soykırımını anlattı

ABD ablukasına karşı ortak mücadeleyi güçlendirmek için TKP’nin daveti üzerine Türkiye’yi ziyaret eden Küba heyeti, ekonomiden hukuka ablukanın çeşitli etkilerini anlattı. Türkiye Komünist Partisi ile Küba Komünist Partisi arasında geçtiğimiz aylarda imzalanan işbirliği protokolü kapsamında TKP’nin daveti üzerine Türkiye’yi ziyaret eden Küba heyetinin programı Ankara’nın ardından İstanbul’da sürüyor.

Heyete Küba Komünist Partisi Merkez Komite İdeoloji Departmanı Üyesi ve Halk İktidarı Ulusal Meclisi Milletvekili Luis Morlote Rivas başkanlık ediyor. Küba Cumhuriyeti Adalet Bakanı Birinci Yardımcısı ve Milletvekili Rosabel Gamón Verde, Küba Genç Komünistler Birliği (UJC) İkinci Sekreteri Dilberto Manuel González García, Küba Dünya Halklarıyla Dostluk Enstitüsü (ICAP) Temsilcisi Raúl Cardoso Cabrera ve Havana Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Ayuban Gutiérrez Quintanilla heyetin diğer üyeleri.

Abluka

Gazetecilerle buluşma

Heyet, bugün gerçekleşen “Tarihin En Uzun Soykırımı: Küba’da Abluka” başlıklı sempozyum öncesinde TKP tarafından düzenlenen basın toplantısına katıldı. Basın toplantısını, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan açtı. Okuyan, Küba’ya son ziyaretlerinde gündeme gelen bu etkinlikler için çeşitli uzmanlık alanlarından, çok yetkin bir heyetin geldiğini belirterek, bundan ve Kübalıları ağırlamaktan mutluluk duyduklarını ifade etti.

Abluka

Morlote Rivas, sempozyuma katılımlarından dolayı mutlu olduklarını belirterek, davet ve organizasyon için TKP’ye teşekkür etti. “Küba, devriminin 65’inci yılını yaşıyor” diyen Morlote Rivas, Küba halkının çok zor koşullara rağmen bunca yıldır devrimi savunma ve ileriye taşıma direnci göstermiş olmasının hayranlık uyandırıcı olduğunu söyledi.

“Kübalıların omuzlarına dünyanın belki en ağır suçlarından biri yüklenmiş durumda: ABD’nin uyguladığı, soykırım niteliğindeki abluka.” Morlote, uluslararası kamuoyunun hemen tümünün karşı çıkmasına rağmen ABD’nin bu saldırısının sürdüğünü belirtti.

Morlote, Filistin halkıyla dayanışmalarını da dile getirdi. Küba’nın bu hafta 100 Filistinli öğrenciye daha tıp eğitimi bursu sağlama kararı aldığını belirten Morlote, “Küba, Filistin’in yeniden kuruluşunda, Filistinlilerin hazır olmasını sağlamaya katkıda bulunmaya çalışıyor” dedi.

“Tarihin En Uzun Soykırımı: Küba’da Abluka”

Heyet, basın toplantısının ardından 2002 yılında kurulan ve 22 yıldır Küba ile dayanışma çalışmalarını sürdüren José Martí Küba Dostluk Derneği’nin düzenlediği “Tarihin En Uzun Soykırımı: Küba’da Abluka” başlıklı sempozyuma katıldı. Sempozyumda ablukanın etkilerini çeşitli yönleriyle ele alınırken katılımcılar Küba halkının devrimi korumak için verdiği güçlüklerle dolu mücadeleyi dinleme imkanı buldu. Sempozyuma ayrıca Küba Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Alejandro F. Diaz Palacios ve Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan da konuşmalarıyla katıldı.

Sempozyumun açılış konuşmasını JMKDD Başkanı Nahide Özkan yaptı

Küba’nın dünya tarihinde görülen en uzun ve kapsamlı emperyalist saldırının hedefi olduğunu kaydeden Özkan, bir iktisadi savaş politikası niteliğindeki ablukanın toplam maliyetinin 1 trilyon 400 milyar doları aştığını aktardı. Dostluk ve dayanışmanın ortak mücadeleyle anlam bulacağını vurgulayan Özkan, “Küba halkıyla olan bağlarımızı sevgi, saygı, takdir ve hayranlığın ötesine taşımamız gerekiyor” dedi. Sempozyumun Türkiye’de ablukayı ele alan ilk kapsamlı organizasyon olduğunu belirten Özkan sözlerine şöyle devam etti:

Abluka

“Halkımız Küba’nın devrim tarihine baktığında, devrim sanki kendi topraklarında gerçekleşmişçesine samimi bir heyecan duyuyor.  Halkımız Küba halkının her ileri atılımında kompleksten uzak bir sevinç ve hatta gururla alkış tutuyor. Küba’nın emperyalizme her kafa tutuşu, halkımızın göğsünü kabartıyor.” Sempozyum sunumları öncesinde Küba Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Alejandro Francisco Diaz Palacios kürsüye çıktı.

Küba halkı ile Türkiye’deki Küba dostları arasındaki dayanışmanın pandemi ve deprem gibi birçok kritik dönemde pekiştiğini vurgulayan Palacios, şöyle konuştu: “Delegasyon içerisinde önemli Kübalı aydınlar var. Ablukanın son etkilerine dair güncel bilgileri verecekler. Küba’nın her türlü hammadeye ulaşmasına yönelik engelleri, ABD’nin askeri müdahale hazırlığına yönelik politikasını konuşacağız.” Küba halkını savunmak için bir araya gelmeye devam edeceklerini vurgulayan Büyükelçi, sözü TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’a bıraktı.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan: Biz Küba’ya güveniyoruz

Küba’yla, Küba halkıyla dayanışmanın insanlık borcu olduğunu vurgulayan Okuyan, “Türkiye Komünist Partisi, olanakları ölçüsünde ve kendi açısından bu borcu ödemeye çalışıyor” dedi. Zorlu abluka koşullarında Kübalı devrimcileri anlamaya özen gösterdiklerini kaydeden Kemal Okuyan, bu anlama çabasının önemini şu sözlerle anlattı:

“Küba’ya samimi duygularla ama bu romantizmin belirleyiciliğinde giden bazı dostlarımız yıllardır “ama Küba’da elektrikler kesiliyor, Küba’da fuhuş var, Küba’da yolsuzluk ve rüşvet yaygın” diyerek hayal kırıklığına uğradıklarını söylüyor. Daha geniş bir kesim ise, Küba’nın her şeye rağmen devrimin kazanımlarını koruduğunu, korumak için çok büyük bir çaba harcadığını ve birçok alanda muazzam başarılara imza atıldığını bizzat gözlemleyerek insanlığa olan inançlarını yenileyerek dönüyorlar Küba’dan. Hangisi doğru?

Abluka

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Küba’da elektrikler kesiliyor, hem de sandığınızdan daha fazla. Küba’da ne yazık ki fahişelik yapan kadınlar var, iyi ki iddia edilenden daha az. Küba’da toplumun bazı kesimlerinde bencillik ve çürüme toplumsal sorumlulukları aşındırıyor evet yolsuzluk ve rüşvet, çok sert cezalandırılsa da bugün Küba’nın bir gerçekliği… Ancak arkadaşlar bu bir mücadeledir. Küba 1959’da devrimden sonra eşitlikçi ve ileri bir düzen, sosyalizmi kurmak için inanılmaz hamleler yaptı.”

Kemal Okuyan Küba’da işsizliğin, açlığın, ırkçılığın, cehaletin ve çocuk ölümlerinin tasfiye edildiğini hatırlatarak “Abluka deyip geçmeyin. İstiyorlar ki, Küba devrimin yolundan dönsün, insanlığa örnek olmaktan vazgeçsin, bir kez daha bağımlı, onursuz bir yönetime, halkı hiçe sayan bir toplumsal düzene sahip olsun” ifadelerini kullandı. “Kübalı devrimciler bu mücadeleyi kazanacaklar mı?” sorusunu yönelten Kemal Okuyan, yanıtı kısa bir süre önce yayımlanan TKP’nin 14. Kongre raporuna atıfla verdi.

“Raporda Küba ile ilgili de bir değerlendirme var. Bu değerlendirmede Küba’nın atmakta olduğu zorunlu geri adımları anladığımızı ama kaygı duyduğumuzu belirtiyoruz. Kaygı duymamız gayet doğal. Çünkü Küba’da sürmekte olan mücadele bizim de mücadelemizdir. Ancak yalnızca kaygı duymuyoruz aynı zamanda güveniyoruz da… Kime mi? Kübalı komünistlere ve Küba halkına… Ve biraz da dayanışmanın gücüne…”

1991’de karşı-devrimden hemen önce bulunduğu Sovyetler Birliği’ndeki gözlemleriyle ABD ablukası altındaki Küba’nın bugününü kıyaslayan TKP Genel Sekreteri, şu ifadeleri kullandı: “Bilinsin ki, Sovyetler Birliği iddia edildiği gibi ekonomik değil ideolojik nedenlerle yıkıldı. Düşmanla mücadele etmeyi terk ettiği, nasıl mücadele edileceğini unuttuğu, düşmanı kendi içine soktuğu için yıkıldı. Küba ise yıllardır çok ama çok daha sınırlı kaynaklarla ayakta kalmayı becerdiyse bunun temel nedeni devrimci uyanıklıktır. Düşmanla uzlaşmak, barışmak, ona yaranmak istemeyen bir Küba var.

“Biz izleyici değiliz. Biz Kübalı devrimcilere, Küba halkına dışarıdan not veren jüri üyeleri de değiliz. Biz kahraman Küba halkının dostları, yoldaşlarıyız. Onların yanındayız. Bir yandan emperyalist ablukaya karşı Kübalı devrimcilerle dayanışırken, diğer yandan onlara en büyük yardımın dünyada ve ülkemizde sosyalist seçeneğin bir kez daha güncel hale gelmesini sağlamak olduğunu biliyoruz. Küba hiçbir biçimde yalnız değildir ama bir açıdan baktığımızda Küba yalnızdır.

Omzuna binen tarihsel sorumluluğu şu ana kadar en iyi şekilde taşıyan Küba’yla dayanışma insan olan herkesin görevidir. Ve bunu yaparken Küba’nın yükünü hafifletmek, onu paylaşmak gibi bir sorumluluğumuz var. Biz Küba’ya güveniyoruz. Küba halkını ve devrimcilerini en içten duygularla selamlıyoruz.”

“Küba teslim olmayacak”

Sempozyumda ilk konuşmacı Havana Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Ayuban Gutiérrez Quintanilla’ydı. ABD’nin Küba’ya yönelik saldırılarının 19. Yüzyıla uzandığını hatırlatan Quintanilla, 1959 yılındaki devrimin bu süreçte bir kopuş olduğunu dile getirdi. Ablukanın hedefini “Küba halkını kışkırtmak ve ayaklanmasının önünü açmak. Bunun için de tüm yolların denenmesi meşru görmek” olarak özetleyen Quintanilla, şu bilgileri aktardı:

“Bir takımada olmamız ablukaya alınmamızı kolaylaştırıyor. Dünyayla ticareti kesmek için kolay bir hedefiz. Ekonomimiz küçük, sadece kendi kaynaklarımızla dayanamayız, her zaman dış ticarete bağlıyız.” Bu nedenlerle Küba’da sosyalizmin kuruluş modelinin Sovyetler Birliği’nden farklı olduğunu belirten iktisatçı, ablukaya dair güncel verileri sıraladı.

“Küba’da 7 yaşına kadar olan çocuklara sağlanan süt ile şeker, pirinç, tavuk gibi birçok gıda kalemi devlet desteğiyle sağlanıyor. Bunları satın almak için döviz gerekiyor. Abluka nedeniyle sadece 2022 yılında 4 milyar doların üzerinde zararımız var. Döviz gelirimiz bu tutarın yarısı kadar.  Küba için en temel meselelerden biri dövize erişim.”

Quintanilla , ABD’nin Trump döneminde aldığı yeni yaptırım kararlarının üçüncü ülkelerle bağlarının daha fazla kopmasına neden olduğunu kaydetti. Enerji başta olmak üzere çeşitli alanlarda aradıkları çözümleri aktardı ve politikalarını eleştirenlere şu sözleri söyledi: “Küba’nın ekonomik olarak ilerlemek için gösterdiği çaba çok büyük. Sosyalizmi teoride ve pratikte eleştirenlere, ‘Küba çözülüyor’ diyenlere söylüyoruz: Kaldırın ablukayı 10 yıl sonra görüşelim sosyalizm çalışıyor mu çalışmıyor mu?”

Sempozyumda ikinci konuşmacı Küba Cumhuriyeti Adalet Bakanı Birinci Yardımcısı Rosabel Gamón Verde oldu. Küba’daki sosyalist demokrasi ve katılım süreci hakkında bilgiler veren Verde, 2019’da halkın yüzde 86’sının onayıyla yürürlüğe giren yeni anayasa ile neyi amaçladıklarını anlattı: “Yeni anayasa tüm hukuki yapımızı yeniden şekillendirdi. Küba devriminin en büyük kazanımı olarak insanı merkeze koyan hükümet anlayışımızı korudu.”

Son yıllarda yasama faaliyetlerinin hız kazandığını söyleyen Verde, bu süreçte önceliklerinin halkın katılımı olduğunun altını çizdi. “Katılım özellikle aile yasası tartışmasında öne çıkan bir süreç oldu. Yasanın en fazla ilgilendirdiği kesimlerle birlikte danışma süreci yürütülüyor. Kanunların devrimci projemizle uyumu için Marksist birikime sahip aydınlarla da konu tartışılıyor.

Yasa tasarısı çıktığı anda tüm yurttaşlar önerilerini, değişiklik tekliflerini internet üzerinden Meclis’e iletebiliyor. Sonunda bir rapor çıkarılıyor. Halkın görüşüyle birlikte Meclis’e sunuluyor.  Örneğin aile kanunu için 6 milyondan fazla insan oy verdi. Bu toplam seçmenin yüzde 70’i demek. Oy verenlerin yüzde 94’üyse ‘evet’ dedi.” Bakan yardımcısı Rosabel Gamón Verde, karşı karşıya oldukları en büyük sorumluluğun “Sosyalist bir hukuk devleti kurmak, sosyal adaleti sağlamak, devrimin kazanımlarını savunmak” olduğunun altını çizdi.

Daha sonra kürsüye Küba Genç Komünistler Birliği (UJC) İkinci Sekreteri Dilberto Manuel González García çıktı. Türkiye Komünist Gençliği’yle birlikte İsrail’in Filistin halkına karşı saldırılarını şiddetle kınadıklarını söyleyen García, uzun süre alkışlandı. García, konuşmasında “Küba devrimi yaşayacak mı, yeni nesiller tarafından sahipleniyor mu” sorusuna yanıt niteliğine açıklamalarda bulundu.

Devrim başarıya ulaştığında Fidel Castro’nun 33 yaşında olduğunu hatırlatan García, “Devrimi korumak, ileriye taşımak, daha adil, daha eşitlikçi bir topluma ulaşmak için Küba gençliği olarak mücadele ediyoruz” dedi. ABD’nin abluka politikasının baş hedeflerinden birinin gençler olduğunu kaydeden García, emperyalizmin kışkırtmalarına karşı verdikleri mücadeleyi şöyle anlattı:

“1996’da ablukanın çok ağırlaştığı bir momentten itibaren 2022’ye kadar ABD hükümeti karşı devrimcilere dağıtmak için Küba’da 384 milyon dolar harcadı. Geleneksel olmayan bir savaşı görüyoruz. Neoliberalizmi savunan birçok kesimlerin Küba’da etki yaratmaya çalıştığını gözlemliyoruz. En temel meselelerde biz gençlere anayasanın verdiği görev, çeşitli süreçler aracılığıyla devrim sürecini sürdürmek.”Dünyada gençlerin parlamentoda en fazla temsil edildiği yedinci ülkenin Küba olduğunu söyleyen García, sözlerine şöyle devam etti: “Kübalı gençler devrimin sürekliliğini temsil ediyor. Küba’ya karşı yürütülen kampanyanın gençliğin bir kısmını kışkırttığı bir geçek. Küba gençlerinin sorumluluğu konusunda bilinç sahibi olması için çabalıyoruz.”

Küba Dünya Halklarıyla Dostluk Enstitüsü (ICAP) adına konuşan Raúl Cardoso Cabrera, ablukanın Küba kadar dünya haklarını da etkilediğini devrimci dayanışmanın örnekleri üzerinden açıkladı: “Küba bugüne dek 600 binden fazla sağlık operasyonu yaptı. Son 35 yılda 3,5 milyon kişi görme yetisini kazandı. Birçok Latin Amerika ülkesinde okuma yazma seferberliği kampanyaları düzenlendi. 1600’den fazla örgüt, halkalarımız arasındaki dostluğu geliştirmek için çalışmaktadır. Bunun bir örneği José Martí Küba Dostluk Derneği’dir.”

Küba’yla dayanışma gösteren her eylem ve etkinlik için gurur ve minnettarlık duyduklarını belirten Cabrera, “Pandemide oksijensiz kaldığımızda dünyanın dört bir yanında bir araya gelen, ABD’nin Küba’ya karşı kaldığı 243 önlem, kınayan, devrimi ve halkını destekleyen yardımları unutmayacağız” dedi. Enternasyonalist olmanın “insanlığa borcunu ödemek”le eşdeğer olduğunu söyleyen Cabrera sözlerine şöyle devam etti:

“Küba’nın haklarını savunmak, ABD’nin teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarılmasını kınamak için ortak bir mücadele oluşturmaya çağırıyorum. Küba barış için savaşacak, çünkü bu insanlığı kurtarmak anlamına geliyor.” Konuşmasını komünist şair Nâzım Hikmet’ten bir alıntıyla bitiren Cabrera, şu dizeleri okudu: “(…)bedava ekmek ve bedava karanfil adına mutlu emeklerde mutlu dinlenmeler adına “Yarin yanağından gayrı her yerde her şeyde hep beraber”diyebilmek adına evlerin, yurtların, dünyaların ve kosmosun kardeşliği adına”

Sempozyumda son sözü heyete başkanlık eden Küba Komünist Partisi Merkez Komite İdeoloji Departmanı Üyesi ve Halk İktidarı Ulusal Meclisi Milletvekili Luis Morlote Rivas aldı. “Küba teslim mi oluyor” sorusunu yöneltenlere seslenen Rivas, “Hep bir ayağımızı sağlam basmamız gerektiğini söyleriz. Eğer Küba teslim olacak olsaydı biz burada olmazdık. Asla teslim olmama için kararlılığımız burada olmamızın temel sebebi” dedi.

ABD ablukasının somut sonuçlarının aksine psikolojik ve manevi sonuçlarını anlatabilmenin mümkün olmadığını söyleyen Rivas, “Abluka, Küba hükümetinin elini ayağını kesmeye yönelik bir politika. Küba’da eşitsizlik yaratmaya yönelik bir politika” ifadelerini kullandı. ABD’nin Küba’yı “terörü destekleyen ülkeler” listesine almasının ne anlama geldiğini açıklayan Rivas, “Hiçbir uluslararası finans kuruluşu Küba’yla hiçbir ilişki kuramaz demek. ABD biliyor ki Küba hiçbir zaman terörü desteklemedi. Aksine ABD, Küba vatandaşlarına karşı terörü desteklendi. Domuzlar Körfezi çıkarması ve füze krizi bunun örnekleriydi” diye konuştu.

“Başarısız bir devlet nasıl her gün her çocuğun okula gitmesini güvence altına almış olabilir, bir vatandaşının açık kalp ameliyatını tek kuruş harcamadan yapmasını sağlar?

Temel gıdaya erişimi sağlayan devlet, spor ve kültürel etkinliklere katılım sağlayan devlet, her bir yasayı halkın çoğunluğunun onayıyla geçiren, halkın tümünün yurttaşlık haklarını koruyan devlet nasıl başarısız olabilir?” “Küba teslim olmayacak” sözlerini yineleyen Rivas, şu an ekonomik mücadeleyi kazanmaya yoğunlaştıklarını vurgulayarak, “Küba çok yaratıcı bir şekilde direniyor. Hiçbir toplumsal kazanımını terk etmemeye çalışıyor” dedi. Soruların cevaplandırıldığı son oturumun ardından sempozyumun sonuç bildirgesi paylaşıldı. Sosyal medyada “Küba başarısız bir devlet” başlığıyla sahte hesaplar üzerinden kampanyalar düzenlendiğini söyleyen Rivas, sosyal medyadaki “Küba başarısız mı” sorusuna yanıt verdi:

Bugüne kadarki toplam maliyetinin 1 trilyon 400 milyar doları aşan ablukanın, Küba’nın iktisadi ve toplumsal kalkınmasının önündeki en büyük engeli olduğunu kaydeden metinde José Martí Küba Dostluk Derneği adına şu kararlar sıralandı: Küba’ya uygulanan iktisadi, ticari, finansal ablukayı bir soykırım suçu olarak lanetler ve kayıtsız şartsız sonlandırılmasını talep eder. Küba’nın keyfi ve uydurma “terörü destekleyen ülkeler listesi”ne eklenmesinin hiçbir meşru dayanağının bulunmadığını vurgular ve Küba’nın bu uydurma listeden derhal çıkartılması için çağrıda bulunur.

Küba gerçeklerini sansürleyen ve çarpıtan medya kampanyalarına karşı duracağını ilan eder; başta iletişim uzmanları olmak üzere toplumun tüm kesimlerini bu kasıtlı yalan ve karalamalarla mücadeleye davet eder. Küba’yı istikrarsızlaştırmayı ve ülkeye dönük askeri müdahaleyi hedefleyen her türlü girişimi tereddütsüz reddeder. Küba halkının kendi kaderini belirleme ve egemenlik haklarına kayıtsız şartsız saygı gösterilmesi gerektiği konusunda ısrar eder.

Soykırım suçu niteliğindeki ablukanın Küba’nın ekonomisine ve toplumsal refahına dönük olumsuz etkilerini daha derinlemesine ele alınması ve daha geniş bir kamuoyuyla paylaşılabilmesi için başta akademisyenler olmak üzere tüm aydınları göreve davet eder. Küba’ya dönük ablukanın kaldırılmasına yönelik dayanışma faaliyetlerinin hem ideolojik mücadele hem de maddi alanda güçlendirilmesi için yeni araç ve kampanyaların planlanması doğrultusunda adım atar. Tüm halkımızı, kardeş Küba halkıyla dayanışmayı yükseltmeye davet eder.

 

 

 

 

 

 

 

 

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu