Babacan, siyasette ‘Dindar kimliği’ öne çıkaran iktidara, benimsenen faiz politikalarına, genel seçimlere değindi. Ali Babacan’ın açıklamaları şu şekilde: “Mehmet Şimşek’in öyle Türkiye’yi taşıma, Türkiye’yi bir noktaya getirme öyle ne yetkisi var ne sorumluluğu var. Yani şu anda sadece yaptığı, ‘Sayın Erdoğan harcasın’ diye sağdan soldan para bulmak. Yaptığı o. Faizi yükseltip döviz bulmak, daha yüksek vergilerle para toplamak. Harcama üzerinde bir kontrolü var mı? Yok. Eskisi gibi değil. Eskiden ödeneği maliye serbest bırakırdı nakdi de hazine serbest bırakırdı. Harcama ondan sonra gerçekleşirdi. Tüm bu yetki şu anda Külliye’de. Bakanların herhangi bir harcamayı yapma, ‘dur’ deme yetkisi yok. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın görevi borç para bulmak ve Külliye’nin eline teslim etmek.”
“Freni olmayan bir sistemden bahsediyoruz, onun için bütçe açığı artıyor”
“Freni olmayan bir sistemden bahsediyoruz, onun için bütçe açığı artıyor, onun için fren tutmuyor. Ve bu yapılan vergi artışları da piyasanın gerçekleriyle uyumlu artışlar değil. Biz vergi oranlarını düşürdük ve daha fazla vergi topladık. Katma Değer Vergisi’ni hatırlarsanız radikal bir kararla ihtiyaç piramidindeki gıda için giyim için, eğitim için, sağlık için yüzde 8’e indirdik. Maliye bürokrasisi o zaman epey bir itiraz etti. Ben bastırdım. ‘Bu sektörlerin hepsi küçük küçük firmalardan oluşan sektörler. Zaten denetleyemiyorsunuz. Denetlenemeyen ve küçük küçük firmalardan oluşan sektörde zaten kayıt dışı var. Hiçbir şey olmaz’ dedim. Ve yaptık, indirdik. Vergi tahsilatı düşmedi tam tersine arttı.”
“Merkez Bankası’nın açıklanmış bir planı yok, bir kur rejimi yok”
“Erdoğan hiç konuşmuyor faizle ilgili. ‘Ben Nas var dedim Merkez Bankası’na baskı yaptım, kaç tane Merkez Bankası başkanı değiştirdim, enflasyon daha çok düşükken faizin bir-iki puanlık faiz artışıyla bu yoluna sokulabilecekken ben tam tersine faiz indirttim bu da enflasyonu patlattı, hata yaptım, kabul ediyorum. Onun için de şu anda yüzde 50 faiz uygun bir faizdir böyle olmalıdır.’ Erdoğan bunu demediği sürece güven oluşmaz. Her an acaba dönecek mi korkusu var. Onun için para kısa vadeli geliyor. Onun için bir yandan Merkez Bankası’nın brüt rezervi 150 milyar doları geçti ama kısa vadeli borcu da ülkenin 235 milyar doları buldu. Kısa vadeli ne demek? Bir yıl içerisinde vadesi dolacak borç demek. Yani mevcut rezerv 7- 8 ay gidecek. Dolayısıyla bu riskin orada duruyor olması, gelen kaynağın kısa vadeli olması, her an geri çıkma riski. En ufak bir güvensizlikte geri çıkma riski. Bu geri çıktığı anda Merkez Bankası’nın bunu nasıl yöneteceği, bununla ilgili Merkez Bankası’nın açıklanmış bir planı yok, bir kur rejimi yok.”
“Biz, ‘Asla dinimizin kutsallarını siyasete alet etmeyeceğiz’ dedik”
Babacan, DEVA Partisini kurarken “dini kutsalların siyasete alet edilmeyeceğini” parti programına açık açık yazdıklarını kaydederek, şu ifadeleri kullandı: “Biz, ‘Asla dinimizin kutsallarını siyasete alet etmeyeceğiz’ dedik ve insan kaynağı yapımızı oluştururken de teşkilatlarımıza ve genel merkeze bakarken de hep insanların muamelesine baktık. Konuşunca doğruyu söylüyor mu? Söz verince tutuyor mu? Bunlar bizim için hep daha önemli oldu. Zaten dinimizde de Allah ne diyor? ‘Her şeyi affedebilirim ama kul hakkıyla gelme’ diyor. İnsanlara zulmediyor musunuz? Hakkını yiyor musunuz? Onlara yalan söylüyor musunuz? Söz verip tutmuyor musunuz ya da insanların bir şeyini emanet aldınız ve geri vermiyor musunuz gibi alanlar… Onun için biz şu anda Türkiye’nin ihtiyacı olan siyasetin de böyle bir siyaset olması gerektiğini düşünüyoruz.”
“Ticarette ve siyasette din retoriğinin çok öne çıkması beni hep rahatsız etmiştir”
Çıkrıkçılar Yokuşu’nda dedesi ile ticaret yaptığı dönemden örnekler veren Babacan, “Yeni gelen bir müşteri eğer dindarlığını çok ön plana çıkararak kendisini tanıttıysa biz hep ‘Dur bakalım’ derdik. Çünkü bu çok doğal bir şey değil… Derdi ki ‘Ben şimdi Hacı Bayram’da öğlen namazını kıldım geldim.’ Biz de ‘Allah kabul etsin’ derdik. Ama sonra ne yapardık? Bu insanın biz muamelesine bakardık. Alışveriş ettiği yerlere sorardık. Bankadan sorardık. Ya bu dürüst bir esnaf mıdır, sözünde durur mu? Buna bakardık. Ve muamelesiyle ölçerdik insanları… Dolayısıyla şimdi siyasette de böyle yani dindarlığın çok ön planda tutulması yani din retoriğinin çok ön planda olması beni baştan beri rahatsız etmiştir ve tamam siyaset yap ama muamelen düzgün olsun konuşunca doğruyu söyle. Ve bu hem dinimizin emri mi? Dinimizin emri. Ama aynı zamanda sadece İslam’da değil de pek çok dinde hatta evrensel ahlaki ölçülere göre doğrusu bu: Yalan söyleme” ifadelerini kullandı.
“AK Parti’nin varlık sebebi ortadan kalktı”
“AK Parti’nin çıkış sebebi, AK Parti’nin varlık sebebi ortadan kalktı. Ben kurucularından bir tanesiyim. İlk 70 kişilik bir heyet kurudu. Onlardan birisiyim. O zaman Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan hep beraber başlattık. Kuruluş sebebi bu değildi ki çıkış noktası bu değildi ki. Tam tersine geniş kitlelerin adaletsizlik, hukuksuzluk ve yoksullukla karşı karşıya olduğu dönemde AK Parti ortaya çıktı. Şimdi ortaya çıkışı varlık sebebi ne var ne yoksa hepsi yerle bir olmuş durumda. Nöbetleşe zorbalık dönemi… Yani 22 yıl sonra gelinen noktada ezilenler var, bir de üste çıkanlar var. Üste çıkanlar yine iktidara yakın olanlar ya da onlarla ortak menfaat alanı olanlar. Ama alttakiler de geniş kitleler, geniş yığınlar. Çok üzücü. Yazık oluyor.”
“Seçimlerde tarihin doğru zamanında doğru yerde durduk”
Babacan, 2023 seçimlerine atıf yaparak, “Tarihin doğru zamanında doğru yerinde durduk. Bugün bandı geri sarsak, aynı şeyleri tekrar yaşasak, biz yine aynı kararı veririz. Çünkü ‘Önce Türkiye’ diyoruz. Bizim şöyle bir sıralamamız var, önce Türkiye sonra DEVA Partisi, ondan sonra şahıslar” dedi.
“Kemal Bey’in helalleşme ifadesini değerli bulduk”
DEVA Partisi’nin aynı çizgide olduğunu aktaran Babacan, “Altılı Masa’ya otururken dedim: ‘Biz CHP’nin geçmişiyle ilgili konuşmaya başlasak kavga ederiz. Anlaşmamız da mümkün değil’ dedik ama 6 parti olarak Türkiye’nin yarınlarında uzlaşıyoruz. Geçmişle kavga etmek kolay, yarınlarında uzlaşıyoruz ve onun mücadelesini veriyoruz.’ Öyle başladık ve ne yapacağımız hususunda mutabık kaldık. Bir de Kemal Bey’in o zaman helalleşme ifadesini değerli bulduk ve öyle başladı” diye konuştu.