“Bir dönem daha bitti sorunlar bitmedi”
Yazılı açıklama yapan Öğrenci Veli-Der yönetimi “Çok üzgünüz” dedi
Yapılan açıklamada şunlara yer verildi: “Salgında yüz yüze eğitimde en az 27 eğitimci covid-19 sonucu yaşamını kaybetti, yüzlerce eğitimci ve binlerce öğrenciye covid-19 tanısı konuldu. On binlerce sınıf karantinaya alındı. Salgında yüz yüze eğitim salgın öncesi koşullarla açıldı ve sürdürüldü. Gerekli önlemler alınmadı. Öğrenci Veli Derneği olarak 6 Eylül’den beri ifade ediyoruz. Destek personelin takviyesi konusunda okullara bütçe gönderilmesi, dersliklerin havalandırılması, sınıfların seyreltilmesi, hijyen koşullarının iyileştirilmesi ve aşı oranlarının artırılmasına dair taleplerimiz vardı. Birçoğunun gerçekleşmediğini görüyoruz. Kış mevsimine girdik okulların cam ve kapıları doğal olarak kapalı tutulmakta, haliyle 30-40 kişilik dersliklerde yayılım daha hızlı olmakta. Okullarımızda hızlı test yapılmıyor, tamamına test yapıldığında bugünkü verilerin kat kat daha fazla olacağını söylemek mümkün. Destek ekipleri tarafından yeteri kadar yürütülen bir temizlik yok. Dersliklerin, tuvaletlerin, koridorların gün içinde belli periyodlarla temizlenmesi gerekiyor, bu yapılmıyor. Zaten maske – mesafe konusundaki duyarlılık kaybolmuş durumda. Bugün Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklaması vardı; salgın bitmedi, yeni varyantlarla karşı karşıyayız diye uyarırken biz hem günlük yaşantımızda hem de okullarımızda salgın sona ermiş gibi davranıyoruz ne yazık ki vakalar artıyor. Açıkçası okullarda sürü bağışıklığı sistemi uygulanıyor denebilir”
“AYDA EN AZ 30 BİN SINIFTA KARANTİNA GERÇEKLEŞTİ”
MEB verileri ile yalnızca yüz yüze eğitimin (Ocak ayı verilerini baz alırsak) bir gününde 1524 sınıfın karantinaya alınması bilgisi dahi verilerin şeffaf açıklanmamasına rağmen yaşanılan sorunların vahametini göstermektedir.
“OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ SAYISI SON YILLARIN EN DÜŞÜK SEVİYESİNE GERİLEDİ”
2020-21 eğitim-öğretim yılında okulöncesi eğitimdeki öğrenci sayısı %24,8 azalarak 1.225.981 oldu. Zorunlu eğitim kapsamına alınması planlanan 5 yaşta ise okulöncesi eğitim net okullaşma oranı %71,2’den %56,9’a düştü. Okulöncesi eğitimde net okullaşma oranları son yılların en düşük seviyesine geriledi.
“LAİK, KAMUSAL, BİLİMSEL OKUL ÖNCESİ EĞİTİM HER ÇOCUĞUN HAKKIDIR”
Diyanet İşleri Başkanlığı 2021 Yılı Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu ile birlikte 5 yaşındaki çocukların okulöncesi eğitimin zorunlu eğitim çerçevesinde değerlendirilmesi için MEB’le görüşmelerin başlatıldığı açıklamaları yapıldı ve Şura’ dan kararlar çıkartıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından sağlanan Kuran kursu eğitiminin sunduğu eğitimin müfredatı, içeriği okulöncesi eğitim kapsamında değerlendirilmesi için gerekli koşulları sağlamamaktadır. Bu kurslarda görevli kişiler Talim Terbiye Kurulu Başkanlığınca saptanmış pedagojik formasyon ve yüksek öğretim kriterlerini taşımamaktadır. Ayrıca çocukların bilişsel ve psikolojik gelişimlerine aykırı bir şekilde soyut bilgiler dayatılmakta, çocuk hakları normlarına da var olan mevzuata da aykırı davranılmaktadır. Uygulamaya geçirilmek istenen eğitim hakkı ve çocuk hakkı ihlalidir. Örgün eğitim istatistiklerinde ‘’toplum temelli kurumlar’’, “Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı 4-6 yaş kurslar, belediyelerce açılan kreşler, derneklerce açılan kreşler”i kapsıyor. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Faaliyet Raporu’nda 4-6 yaş grubuna yönelik kurslarda 181.808 öğrencinin öğrenim gördüğü paylaşılmasına rağmen MEB istatistiklerine göre 2019-20 eğitim-öğretim yılında ‘’toplum temelli kurumlar’’da öğrenim gören öğrenci sayısı 113.762’dir. Açıklanan resmi belgelerde dahi açıklanan veriler yaşanılan çocuk hakkı ihlallerinin boyutunu ortaya koymaktadır.
“EN AZ 700 BİN ÇOCUK ÖRGÜN EĞİTİM DIŞINA ÇIKTI”
Okullaşma oranlarında en ciddi düşüş okulöncesinde gerçekleşmiş, 2020-2021 yılında 5 yaş grubunda kayıtlı öğrenci sayısı %24,8 azalmıştır. 2020-2021 eğitim öğretim yılında ilkokulda Türkiye genelinde 6-9 yaş arasında 5.193.546 çocuğun bulunduğu ilkokuldaki çocukların 143.861’i örgün eğitim dışına çıktı. Ortaokulda 2020-2021 eğitim öğretim yılında okullaşma oranı %95,9’dan %88,9’a geriledi. Türkiye genelinde 10-13 yaş grubundaki 5.153.504 çocuğun yaklaşık 74.726’sı,Türkiye genelinde 14-17 yaş arasında 4.948.853 çocuk olduğu düşünülürse bu yaş grubundaki 457.274 çocuk okul dışında kaldı.
“ÖZEL EĞİTİM GEREKSİNİMİ OLAN ÇOCUKLAR YALNIZ BIRAKILDI”
Özel eğitim gereksinimi olan çocuklar salgından en çok etkilenen çocuklarımız oldu.2019-20’de 775.174 olan Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’ne (RAM) yapılan başvuru sayısının2020-21’de %53,1 azalarak 363.554’e gerilemesi dahi yaşanılan sorunların ciddiyetinin kanıtıdır.
“EĞİTİMDE EŞİTSİZLİĞİN GELDİĞİ NOKTA ÇOCUK İŞÇİLİĞİ”
Türkiye’de çalışan çocuklara dair güncel veriler TÜİK tarafından düzenlenen Çocuk İşgücü Anketi’ne dayanmaktadır. En son 2019’un son çeyreğinde düzenlenen ankete göre, 5-17 yaş arasındaki en az 720.000 çocuk çalıştırılmaktaydı.15-17 yaş arasında çalıştırılan çocuk sayısı ise 574.000’di. TÜİK verilerinin yaşanılan gerçekliği gizlemesi artık tüm kamuoyunun ortak bilgisi iken dahi açıklanan sayılar eğitimin paralılaştırılmasının, eğitimde yaşanılan eşitsizliğin geldiği boyutun açık göstergesidir. Yalnızca Diyarbakır’da 12-15 yaş arasındaki 155 çalışan çocukla yapılan araştırmada 155 çocuğun %83,9’unun %16,1’i salgında örgün eğitim dışına çıkmış, okula devam eden çocukların %72,1’i dijital araç eksikliği sebebiyle uzaktan eğitime erişememiş, araştırmaya katılan çocukların %19,4’ü salgınla birlikte çalışmaya başlamıştır. (Rengarenk Umutlar Derneği) Mevsimlik tarım işçileri ile yapılan araştırmada ise mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocuklarının %88’ inin çocukları salgında uzaktan eğitime erişememiştir. (Hayata Destek Derneği)
“KAPATILAN KÖY OKULLARI AÇILMALIDIR”
Salgınla birlikte köylerde yaşayan çocuklarda da örgün eğitim dışına çıkış artmıştır. Açıklanan son verilerle okulöncesinde %32,1, ilkokulda %3,7, ortaokulda %11,5, ortaöğretimde %17,3 azalma gerçekleşmiştir. 2020- 2021 tarihleri yapılan araştırmada görüşme yapılan köylerde uzaktan eğitime ulaşamayan öğrencilerin oranının %45,2 olduğu, köylerin %26,5’inde sık sık elektrik kesintisi yaşandığı, köylerin %49,8’inde ise sabit internet bulunmadığı, salgında çocukların %53’ünün yüz yüze eğitime ulaşamadığı için tarımda veya hayvancılıkta çalıştırıldığı yer almıştır.( Köy Okulları Değişim Ağı’nın (KODA) Köy Halkının Gözünden Pandemide Köylerin ve Köy Okullarının Durumu raporu -muhtar, ebeveynler, öğretmenlerle yapılan bir çalışma-)
“EĞİTİMİN ERİŞİLEBİLİR OLMASI TARTIŞILMAZ BİR HAKTIR”
Açıklanan son verilerle Türkiye genelinde 1.172.646 öğrenci taşımalı eğitimle eğitime ulaşmaya çalışmaktadır. Öğrencilerin %24,6’sı ilkokul, %37,0’ı ortaokul ve %38,4’ü ortaöğretim kademesinde eğitim almaktadır. Olağandışı koşullarda son yöntem olarak başvurulması gereken taşımalı eğitim rutin bir uygulama haline getirilmekte, servis yönetmeliğinde şirketlerin lehine yapılan düzenlemeler vb. nedenlerden kaynaklı çocuklarımız taşımalı eğitim sırasında yaşanan kazalarda hayatını kaybetmekte, eşitsiz koşullarda eğitim sürecine devam etmek zorunda kalmaktadır. Her çocuk için eğitime erişim en temel haktır.
“EĞİTİME YETERLİ BÜTÇE AYRILMALIDIR”
Toplam eğitim bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içindeki payı 2016’dan bu yana azalıyor. 2016’da %19,2 olan bu oran 2021’de 3,5 yüzde puan azalarak %15,8’e geriledi. MEB bütçesinin her yıl olduğu gibi rakamsal olarak arttığı görülse de MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı 2021’de yüzde 10,69, 2022’de 10,79 olmuştur. MEB bütçesinin 2022 yılı milli gelire oranında ise 2021’e göre azalma olduğu görülmektedir. MEB bütçesinin yüzde 81’i ise zorunlu olarak personel harcamalarına ayrılmaktadır.MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken, MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2022’de (yüzde 7,69 ile geçen yıla göre sınırlı bir artış gibi görünse de) 19 yıl önceki oranın çok gerisindedir. Son 20 yılda eğitim bütçesinin milli gelire oranı OECD ortalaması olan yüzde 6’nın yarısına dahi ulaşmamıştır.En yüksek gelirli %20’lik kesimin eğitim harcamaları en düşük gelirli %20’lik kesimin eğitim harcamalarından yaklaşık 20 kat fazladır. Eğitime yeterli bütçe ayrılmamasının en ağır sonucunu başta yoksul ailelerin çocukları olmak üzere dezavantajlı tüm çocuklar yaşamaktadır.
“TARİKAT YURTLARI KAMULAŞTIRILMALIDIR”
Karaman’ dan Aladağ’a, memleketin yüzlerce yerinde tarikat yurtlarında çocuklarımıza yaşatılan acılar daha sıcakken, buraları artık sadece karanlık düşüncelerin çoçukların zihinlerine boca edilerek hayatlarının çalındığı yerler değil, aynı zamanda fiziki ve psikolojik şiddetin , cinayetin, tecavüzün kısaca her türlü vahşetin yaşandığı yerler haline geldiği yerler olmuştur. Muş’ta 12 yaşında bir çocuğumuzun Kuran Kursunda tuvalet kapısında asılı olarak bulunması , Antalya’da yine bir tarikat yurdunda boğazı kesilerek katledilmesi ve son olarak Enes Kara’ yı kaybetmemizle birlikte bir kez daha yüreğimiz parçalanmıştır. Eğitim kamusal bir haktır. Barınma hakkı da tüm çocuklarımızın en temel hakkıdır. Sosyal devlet ilkesinin temel gereği olarak ücretsiz sağlanmalıdır. Tüm tarikat yurtları ve özel yurtlar kapatılarak kamusallaştırılmalıdır.
“SEÇMELİ DERSLERİ SEÇME ÖZGÜRLÜĞÜ HAKTIR”
4+4+4 yasası yürürlüğe girdiği günden itibaren kimi okul idarecileri; il, ilçe, milli eğitim müdürlükleri, dernek, vakıf adı altında çalışma yürüten kurumlar aracılığıyla, seçmeli ders tercihleri yapılırken, öğrencileri, dini içerikli dersleri tercihe zorlamaları bir dayatmaya dönüşmektedir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 4 Ocak 7 Şubat tarihleri arasında dini içerikli derslerin “seçtirilmesi” için yoğun bir çalışma sürdürülmüştür. Seçmeli dersler yalnızca çocuklarımızın alacağı dersleri değil aynı zamanda okulda bulunan öğretmen normlarını ve atanacak öğretmen kontenjanlarını da belirlemektedir. Hem çocuklarımız hem de öğretmenleri açısından haksızlıklara ve mağduriyete neden olmaktadır. Biz veliler ve çocuklarımıza rağmen ders seçenler, yönlendirmede, zorlamada bulunanlar suç işlemektedir. MEB’ in görevi çocuklarımızın ilgi ve yeteneklerine göre ders seçebilmesini güvence altına almaktır. Seçmek özgürlük ve haktır.
“ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU GERİ ÇEKİLMELİDİR”
Öğretmenlik 1739 Milli Eğitim Temel Kanunu’nda ve Öğretmen Statüsü Tavsiye kararlarında da belirtildiği üzere özel ihtisas, uzmanlık mesleğidir. Başöğretmen, uzman öğretmen, aday öğretmen vb. isimler adı altında ayrıştırılamaz. İnsanca yaşayacak bir ücret, özlük ve mesleki hakların güçlendirilmesi tüm öğretmenlerin en temel hakkıdır. Ataması yapılacak öğretmenler için meslek kanunu içersinde yer alan aday öğretmenlerin “onaylanacağı” komisyon mülakat, güvenlik soruşturması, arşiv araştırması süreçlerinde olduğu gibi öğretmen atamalarında yaşanan adaletsizlikleri güçlendiren bir uygulama olacak, fiilen iş güvencesini ortadan kaldıracaktır. Biz veliler çok iyi biliyoruz ki hakları ile güçlü olan öğretmenler çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkının güvencesidir. Öğretmen kaybederse çocuklarımız kaybeder öğretmen kaybederse geleceğimiz kaybolur. Kapalı kapılar arkasında hazırlanan öğretmenlik meslek kanunu geri çekilmelidir. 2021-2022 eğitim öğretim yılının birinci dönemi tüm sorunlarımızın derinleşerek artığı bir dönem olmuştur. Eşitsizliklerin, sorunların her geçen gün derinleştiği bir dönem sonunda tüm olanaksızlıklara, eşitsizliklere, salgına rağmen yüz yüze eğitimin sürebilmesi için yoğun emek veren öğretmenlerimiz, çocuklarımızın yaşamları, gelecekleri için çırpınan tüm veliler ve hayallerine sımsıkı sarılmaya devam eden tüm çocuklarımız yaşadığımız günlerin gerçek kahramanlarıdır. Öğrenci Veli Derneği olarak tüm çocuklarımıza iyi tatiller diliyoruz. 182 No’lu En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi AÇEV (2017). Türkiye’de 0-6 yaş çocuğun durumu Erg raporları İSİG verileri MEB kaynakları, verileri ele alınarak hazırladığımız bu değerlendirme raporumuzu siz kamuoyu ile paylaşıyoruz”