BORCUMUZ VAR
Süleyman AYDIN- Otizmin oranı her geçen gün artmakta. 2000 yılında 150 çocukta bir görülürken, 2008 yılında 88 çocukta bir, 2016 yılında 54 çocukta bir, 2020 yılında 44 çocukta bir ve 2023 yılında 36 çocukta bir karşılaşılmaktadır. Bu oranların neden hızlıca arttığını ya da otizme neyin sebep olduğunu ne yazık ki hala çözebilmiş birisi yok. Birçok şey olabileceği söylenmektedir. Genetik durumlar, aşılar, radyasyon, teknoloji, paketlenmiş gıdalar, çevresel faktörler vesaire. Umarım yakın gelecekte bir çözüm bulunur. Bu kısmı tabi ki bu alanda yetkin kişiler yapmaya çalışıyor bu uğurda uğraşlar veriyorlar. Biz toplum olarak, eğitimciler olarak neler yapabiliriz bu kısmı konuşmak istiyorum. Bu yazıyı okurken bu oranlar bizim için sadece birer rakam olabilir. Ancak o bire denk gelmek, o bire denk gelen çocuğun ailesi olmak benim tarif edebileceğim bir durum değildir. Yıllardır otizm tanısı almış bireyler ve özel gereksinimli bireylerle çalışmaktayım. Ne kadar ailelerin hikayelerine dahil olmaya çalıştıysam da ne kadar empati kurmaya çalıştımsa da hiçbir aileme “sizi anlıyorum” diyemedim, sadece anlamaya çalıştım. Ben de öğrencilerimle otobüse bindim, vapura bindim, metroya bindim, alışveriş merkezine gittim, sinemaya gittim. Bir mekânda oturduk. Öğrencim yanımdayken ben de çevredeki insanların -üzülerek belirtiyorum- iğrenç bakışlarına maruz kaldım. Ya da öğrencim heyecanlandığı için bağırdığında, çevredeki insanların “sustur şu çocuğu rahatsız oluyoruz” gibi söylemlerine maruz kaldım. Dilim döndüğünce o insanlarla tartışmak yerine durumu anlatmaya, izah etmeye çalıştım. Toplumumuzun bir kısmı ne yazık ki bu konularda aşırı anlayışsız ve acımasız. Ancak insanlara dilimiz döndüğünce gücümüz yettiğince anlatmamız gerekiyor. Oranlar bu şekilde hızla artmaya devam ederse yakın gelecekte herkesin ya kuzeni ya çocuğu ya torunu ya kardeşi ne yazık ki bu tanıyı alacak. Toplum olarak böyle bir gerçek karşımızda dururken bizim daha anlayışlı daha empati kurar bir yapıya sahip olmamız gerekiyor. Herhangi bir ortamda otizm tanısı almış bir çocuk elimizdeki suya uzanabilir, bu onun suyu olmadığı, ailesinin su alamadığı anlamına gelmez. Sadece o an görmüştür içmek istemiştir. Çocuğu ya da aileyi terslemek yerine sadece gülümseyip “canı su istemiş herhalde” dememiz yeterli olacaktır. Bir asansörde karşılaştığımızda tüm düğmelere basmak isteyebilir. Asansör her katta durabilir. Aileye çocuğunuza sahip çıkın demek yerine, suratınızı ekşitmek yerine ilk katta inebilir ve bir sonraki asansöre binebilirsiniz ya da o çocuğun heyecanına ortak olup gülüp eğlenebilirsiniz. Bu da mümkün. Parkta çocuğunuzu oynatırken otizm tanısı almış bir çocuk gördünüz diye çocuğunuzun elinden tutup ortamı terk etmeyebilirsiniz. Otizm tanısı almış çocukların normal gelişim gösteren çocuklarla birlikte vakit geçirmeleri gerekiyor. Bu her iki çocuk için önemli bir durumdur. Çünkü otizm tanısı almış bir çocuk normal gelişim gösteren çocuklardan biz eğitimcilere göre daha kolay öğrenebiliyor, sosyalleşiyor, hayata daha iyi adapte olabiliyor. Normal gelişim gösteren çocuklar ise otizm tanısı almış bir çocukla vakit geçirdiğinde daha anlayışlı olabiliyor, daha paylaşımcı olabiliyor, daha merhametli olabiliyor. Bu uzun yıllar kaynaştırma öğrencilerimle edinmiş olduğum bir tecrübedir. Toplumumuzda ne yazık ki bazı değerleri kaybettik. Gün geçmiyor ki özel gereksinimli bireye okulda akranları tarafından fiziksel ya da sözel şiddet uygulanmasın, ne yazık ki bazen de bir eğitimci tarafından. Bunları görmek bizleri çok üzüyor. Toplum olarak özel gereksinimi olan her bireye borçluyuz. Onlarla iletişim kurmaya, vakit geçirmeye, anlamaya çalışmaya borcumuz var. Çünkü bu zamana kadar onları hep ötekileştirdik. Yukarıda belirttiğim gibi, bir gün hepimizin bir yakını bu tanıyı alabilir ve unutmamak gerekir ki bir tek otizm yok daha birçok özel gereksinim grubu var. Down sendromu var. 800 çocuktan bir tanesi Down sendromlu olarak dünyaya geliyor. Her 1000 çocuktan iki tanesi serebral palsili olarak dünyaya geliyor. Öğrenme güçlüğü çeken çocuklarımız var. Ya da bedensel engelli ya da görme engelli ya da işitme engelli çocuklarımız, bireylerimiz var. Şu an için ülkemizde 400 bine yakın otizm tanısı almış çocuğumuz var. Bu durumdan yaklaşık 5 milyon kişinin etkilendiği söyleniyor. Diğer özel gereksinim gruplarını ve engel gruplarında hesaba katarsak rakamlar çok daha yukarılara çıkıyor. Eğer istersek toplum olarak empati kurmaya çalışırsak, işte o zaman bu durum bizim için bir rakam olmaktan çıkabilir. Daha insancıl olabiliriz. Dedim ya borcumuz var.
Adres
İstasyon mahallesi Ankara caddesi no 163 Kartepe KOCAELİ