Sağlık

Bozdağ, prematüre bebekleri anlattı

Anne rahminde başlayan hayat hikayelerini, henüz olgunlaşma sürecine ulaşamadan tamamlamak zorunda kalan küçük hatta çok küçük parmak bebeklerin günü… 17 Kasım Dünya Prematüre Günü

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Şenol Bozdağ, prematüre bebekleri anlattı.

Anne adayları aynı endişeleri yaşıyor: “Acaba erken doğum yapacak mıyım? ” Maalesef bazı annelerin korkuları gerçeğe dönüşüyor… Anneler gibi bebekler de bekleyen zorlu bazen uzun ve sıkıntılı bir süreç başlamış oluyor.

İlk kez 2008 yılında Avrupa’da yapılan bir sivil organizasyon toplantısında, Kasım ayının ”Prematüre Farkındalık Ayı” olmasına ve 17 Kasım gününün de ”Dünya Prematüre Günü” olarak kutlanmasına karar verildi. Gebeliğin 37. haftasından önce doğan tüm bebekler, prematüre olarak değerlendiriliyor. Dünyada her yıl, milyonlarca bebek prematüre olarak doğuyor ve bunlardan bir milyonu birinci yaş gününü göremeden, prematüreliğin neden olduğu sorunlar nedeniyle hayatını kaybediyor. Hayatta kalan bebekler ise; bazen ciddi ve birçoğu ömür boyu süren sağlık sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalabiliyor.

“PREMATÜRELİĞİ ÖNLEMEK TEDAVİ ETMEKTEN DAHA KOLAY”

Ülkemizde bir yılda doğan bebeklerin yaklaşık yüzde 10’u prematüre olarak doğmakta. Bu bebeklerin büyük bir kısmının ise, bir kilonun altında yani; “Aşırı Düşük Doğum Ağırlıklı” Bilindiği üzere erken doğan bir bebeğin, zamanında doğmuş bir bebeğe göre tüm organlarının gelişimi ve fonksiyonları daha zayıf ve dış dünyaya adaptasyonu daha zor. Bu bebeklerin, akciğerleri henüz tam gelişmemiş olduğundan, çok özel solunum cihazlarıyla soluk borularına yerleştirilen küçük hortumlar ile yaşama tutunmaya çalışırlar. Dolaşım sistemleri o kadar zayıftır ki, ilaç destekleri gerekebilir. Bağışıklık sistemleri henüz gelişmemiş olduğundan, basit mikroplardan bile kolaylıkla etkilenirler. Beyin damarları kanamaya hassastır. Sindirim sistemleri gelişimini henüz tamamlayamadıklarından, midelerine yerleştirilen sondalarla damla damla beslenirler. Kısacası; biz doktor ve hemşireler,    onların yaşama tutunabilmeleri için her türlü yaşamsal desteği dışarıdan sunmaya çalışıyoruz. Bebeklerin anne rahmindeki doğal olarak karşılanan ihtiyaçlarını, suni olarak yaratmaya çalışıyoruz. Ancak bu desteğin, asla anne rahminde sağlanan binlerce fonksiyonları karşılayacak bir destek olamayacağını da iyi biliyoruz.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu