Siyaset

CHP “TBMM Grubu Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı”nı Bolu’da Gerçekleştiriyor

CHP Lideri Özgür Özel: “Ülkenin Yarınlarını Tek Adamın Alıp Kaçmasına, Demokrasiyi Götürmesine İzin Vermeyeceğiz”

“MİLLET YÜZÜNÜ CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NE DÖNDÜ, ÇÜNKÜ MİLLET YÜZÜNÜ YANINDA OLANA DÖNER”

“MİLLETİN YANINDAYIZ, MİLLETİMİZİN SEÇTİKLERİNİN DE SONUNA KADAR ARKASINDAYIZ”

“PARTİMİZ BİR GÜN MECLİS’TE OLMADIĞINDA NELER OLDUĞUNU GÖRDÜK”

“KİMSE ERDOĞAN’IN ÇEKTİRDİĞİ FOTOĞRAFLA ‘ÇEKİM MERKEZİ OLDU’ SAFSATASINA İNANMASIN”

“YILDA BİR KEZ GELİP NUTUK ATMAKLA MECLİS’E SAYGI GÖSTERİLMİŞ OLMUYOR”

“30 BİN 500 SORU ÖNERGESİ VERDİK, SÜRESİ İÇİNDE SADECE 3 BİN 900’ÜNÜ YANITLADILAR”

“HER GÜN YOKSULLAŞAN VATANDAŞIN SORUNLARINI MİLLETVEKİLLERİMİZ DİLE GETİRİYOR AMA DUYAN YOK”

“KOMİSYON SADECE DİNLEME YAPTI, DİLEK VE TEMENNİLERLE KAPATMAYA ÇALIŞARAK DEVAM EDİYORLAR”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Bolu Büyük Abant Otel’de düzenlenen “TBMM Grubu Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı”na katıldı. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, “Değerli Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi grubumuz, çok değerli parti yöneticilerimiz, kıymetli arkadaşlar bugün 28’inci dönemimizin üçüncü çalışma ve değerlendirme toplantısı için bir aradayız, Bolu’dayız. Bir önceki toplantımızı hatırlarsınız, 2 Kasım 2024 günü Antalya’da yapmak üzereydik. Tam o sırada 30 Ekim günü Esenyurt Belediyemize kayyımın atandığı ve Belediye Başkanımız Ahmet Özer’in tutuklanarak cezaevine konduğu saldırı gerçekleşti. Bunun üzerine Antalya kampını iptal etmiş, Avcılar ile Esenyurt sınırında bir otelde olağanüstü bir kamp programıyla toplanmıştık” dedi. Özel, şunları söyledi:

 https://youtu.be/i0WAKQdjIJE

 “MİLLETVEKİLLERİMİZ GAZ YEDİ, SALDIRILARA MARUZ KALDI”

“O günden bugüne de bir yıldır neler yaşadığımızı şöyle bir sıralamaya kalksam herhalde birkaç saat boyunca çok da detay vermeden bu kürsüde kalabilirim. Ama sürecin tamamını hep birlikte yaşadık, her adımını hep birlikte attık. Partimize karşı darbe dönemlerinde bile görülmeyen yapılan bir saldırıya karşı hep beraber mücadele ettik ve mücadele etmeye de devam ediyoruz. Onun için o günden bugüne teker teker neler yaşadığımıza o detayda girmeyeceğim. Ama genel olarak geçtiğimiz bir yılı, yaşadıklarımızı ve bundan sonrasını değerlendirmeyi tercih edeceğim. Tabii bir yandan da yeni yasama yılı başlıyor. 21 Temmuz günü bizim grubumuzun ‘Nereye gidiyorsunuz, tatil yapılacak zaman mı? Vatandaşın bu kadar önemli beklentileri, Türkiye’nin bu kadar yakıcı bir gündemi varken Meclis’in tatil yapmasına ne gerek var?’ itirazlarına rağmen Meclis’i kapatıp birileri tatile gitti. Ama grubumuz olarak o gün de yaptığımız değerlendirme toplantısında konuştuğumuz gibi grup başkan vekillerimizin koordinasyonuyla hem kendi memleketlerinizde, hem de görev verilen 81 ilimizde yazı vatandaşla yan yana ve yüz yüze, onların gözüne bakarak, onların derdini dinleyerek; onlara Cumhuriyet Halk Partisi’nin hem haklı mücadelesini, hem de bu zorlu süreçten Türkiye’yi nasıl çıkaracağımızı anlatarak çalıştınız. Açık söyleyeyim; Genel Başkanların hep gruptan daha yüksek beklentileri olur, bu doğaldır. Biraz teşvik etmek için, biraz bundan geçmiş dönemden daha sık ve ileri adımların atılmasını sağlamak için. Kapalı toplantı kısmında da değineceğiz, eksiklerimiz ve fazlalarımız var. Ama ben grup başkan vekilliğinden gelen bir Genel Başkan olarak, bu gruptan gelen bir Genel Başkan olarak, grubun bir üyesi olarak şöyle bir baktığımda bir yanda insan içine çıkamayan, pazarda dolaşamayan, esnafın halini soramayan, insanlara ‘Nasılsın?’ diyemeyen bir iktidar partisi grubu varken baktığımda birden çok Cumhuriyet Halk Partisi grubunu aynı anda çalışır gibi gördüm. Memleketlerinizde vardınız. Saha planlamasıyla görevlendirildiğiniz yerlerde yüzde 100’e yakın bir katılımla, eksiklerimizi konuşuruz, oradaydınız. Partiye saldırılar yapılıyordu ve baba ocağına beş bin polis geliyordu. Orada 70 yaşında üyelerimiz de vardı, 19 yaşında gencecik üyemiz de vardı. Ama polisin aldığı kanunsuz emir karşısında baba ocağına ilerlerken arada siz vardınız. Gazı da milletvekillerimiz yedi; kanuna, anayasaya aykırı birtakım fiili saldırılara da bu grubun milletvekilleri maruz kaldı. Ama oraya bakan gördü. ‘Cumhuriyet Halk Partisi, kolay kolay teslim alınamaz.’ Cumhuriyet Halk Partisi’nin milletvekili zoru gördüğünde kaçan, Meclis’in tadını çıkaran, yazın tatil yapan değil; gazın, copun karşısında da üyesini koruyan, sahada milletin derdini dinleyen, memleketine koşan, belki en az yaptığı şey kendi ailesine, çoluğuna – çocuğuna, annesine, babasına ayırması gereken zamanı bu yaz boyunca ayırmayan bir görüntü içindeydi.”

“59 EYLEMİMİZE 11 MİLYON VATANDAŞ KATILDI”

“70 günde 20 miting yaptık, sahayı sizler organize ettiniz. Onlarca belediyemizin yüzlerce açılışına hep birlikte gittik. Birileri klimalı salonlarda kendi atıklarına kendilerini alkışlatırken siz meydanlardaydınız, sahadaydınız, sokaktaydınız. Toplam 59 eylemimize 11 milyon vatandaş katılırken siz her biriniz olmanız gereken yerdeydiniz. Buradan iki milyon Cumhuriyet Halk Partisi üyesi adına, partiye 17,5 milyon oy vermiş seçmenler adına, Cumhurbaşkanı Adayımızı darbenin dördüncü günü 15,5 milyon kişiyle aday gösteren vatandaşlarımız adına, Cumhuriyet ki kimsesizlerin kimsesidir, onun kurucu partisinin grubuna yürekten teşekkür ediyorum. Her birinizi ayrı ayrı kutluyorum. Son yerel seçimlerde 47 yıl sonra partimiz birinci parti olmuştu. Partimizin seçmen desteğinin yaz dönemi boyunca artarak devam ettiğini memnuniyetle izledik. Birazdan sayın genel sekreterimizin sunumunda da Türkiye’deki bütün araştırma şirketlerinin ortalamalarını, partimize yapılan özel çalışmaları, başka partiler için yapılan çalışmaların yansımalarıyla bu sunumları ayrı ayrı göreceğiz. Ama herkes bilsin ki anketlerde birinci partiyiz, evet. Son seçimin birinci partisiyiz, evet. Ama en önemlisi artık sokakta çok daha güçlüyüz. Meydanda, çarşıda, pazarda, tarlada biz varız ve gitgide güçleniyoruz. Millet yüzünü Cumhuriyet Halk Partisi’ne döndü. Çünkü millet yüzünü yanında olana döner. Millet oy alırken yüz dönüp beş yıl boyunca sırt dönenlere, ‘Ne olursa olsun canım, nasılsa gelecek seçimlerden önce bir yerlerden para ayarlarız. Enflasyonu salarız. Seçimden sonra yine bedelini onlara ödetmek üzere biz bu emekliyi kandırırız, asgari ücretliyi kandırırız, çiftçiyi kandırırız, gençleri bir şekilde kandırırız’ diyenlere karşı artık millet seçimde yüz dönüp de sonrasında dönenler yerine seçimin ertesi gününden itibaren birinci parti olmalarına rağmen milletin derdiyle dertlenenleri, onları savunanları, yanında olanları görüyor.”

“EN UZUN SOLUKLU SEÇİM KAMPANYASINI YAPIYORUZ”

“Bu yüzden de Cumhuriyet Halk Partisi kazandığı seçimin akşamında ‘Bu seçimin kaybedeni yoktur, kazanan millettir’ derken, ‘Sevinmeyeceğiz. Kaybedenleri, kaybeden partiye oy verenleri rencide etmeyeceğiz. Bundan sonraki seçimin ilk günüdür yarın sabah, gelecek seçim için ve iktidara yürümek için hep beraber çalışacağız’ demiştik. İddia ediyorum. Cumhuriyet tarihinin, dünya siyaset tarihinin en uzun soluklu seçim kampanyasını yapıyoruz. Rahmetli Demirel 300 gün kampanyayla ‘İktidara yürüyeceğiz’ deyip, 300 güne yakın bir kampanya yaparak iktidarı değiştirmişti. Bin günlük bir kampanyanın içindeyiz. Partimiz bu ağır saldırılara uğradığında seçimlere bin gün vardı, o günden beri sokaktayız. Otobüsün üstündeyiz, meydandayız, milletle birlikteyiz. Görünen o ki, millet bu iktidar yürüyüşünü kıymetlendirmiştir. Büyük bir anlam yüklemiştir. Bunu bir siyasi mücadeleden çok, Cumhuriyeti kuran partinin kendine ihtiyaç duyulduğunda, 100 yıl sonra bir kez daha kendini kurtarmasını, bir kez daha Cumhuriyetin olmazsa olmazı demokrasiyi kurmasını, bu millete ilk getirdiğinde milletin sarılıp bırakmak istemediği sandığı tehdit altında gören millet, sandığa sahip çıkan, Cumhuriyet Halk Partisi’ne sahip çıkmaktadır. Bunu hepimiz görüyoruz. Milletimize buradan Cumhuriyet Halk Partisi grubu olarak söz veriyoruz: O sandığı kimseye kaptırmayacağız, o sandıkla iktidarı değiştireceğiz, sizin yüzünüzü bir kez daha güldüreceğiz.”

“MİLLET BU YAPILANLARI GÖRÜYOR”

“Partimizin bir gün Meclis’te olmadığında neler olduğunu gördük. Sayın Erdoğan bunun Meclis’e, milli iradeye bir saygısızlık olduğunu söyleyecek kadar paniğe kapıldı. Bunun propagandası yapmak için gayret sarf etti. O günden sonraki her metninin içine ‘Cumhuriyet Halk Partisi Meclis’e saygısızlık yapmıştır’ diye ifadeler kullanmaya çalıştı. Oysa kaybettiği ilk seçimden sonra bindiği demokrasi treninden kimin indiğini, millet 31 Mart’tan beri görüyor. Milletin seçtiği Can Atalay’ı, Hatay’ın seçilmiş milletvekilini, anayasanın bağlayıcılığına ve Anayasa Mahkemesi’nin net kararına karşı nasıl uygulatmadığını millet görüyor. Cumhuriyet Halk Partili belediyeler iktidara gelip, Türkiye’nin yüzde 65’lik nüfusuna, ekonomisinin neredeyse yüzde 80’ine hizmet ederken, yılın sonunda kendi yaptırdığı anketlerde Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin yüzde 61, Cumhuriyet Halk Partisi’nin anketlerinde yüzde 59’luk memnuniyet oranını görünce, bakanlara dönüp ‘Bunları biraz silkeleyin bakalım’ diye kimin dediğini, o bakanların dört dönemdir AK Partili ve MHP’li belediyelerin biriktirdiği vergi borçlarını, SGK borçlarını faiziyle beraber bir seferde e-haciz uygulamalarıyla nasıl üzerimize geldiklerini, Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri maaş ödeyemez hale getirtip, ‘Aman maaşları ödetmeyelim, grevler olsun. Çöpler toplanmasın.’ Neredeyse yağacak yağmurdan rahatsızlık duyup, ‘Aman barajlarda su seviyesi çok düştü, şehirlerde su kesintileri olsun CHP başarısız olsun’ diyecek kadar kendilerini ne hale soktuklarını millet görüyor. ‘Turbun büyüğü geliyor’ diye dünya siyaset tarihinin en acımasız saldırısını, yargı tacizini, yargı eliyle darbe girişimini nasıl önceden müjdelediğini millet duydu, gördü, biliyor. Sonra o çıkmayan turpları, olmayan ahtapotları, delillendirilemeyen iddiaları, ama her gün ve her gün sabahleyin bir yalan fırtınasına nasıl uyandığımızı… Toplam bütçesi 470 milyar olan altı yıllık bütçesi, yüzde 70’e yakını personel giderine giden, böyle bir bütçeye ‘560 milyar belediyede yolsuzluk yapmışlar’ yalanını, sonra da bir kör kuruşu ispatlayamamalarını millet görüyor. Ekrem İmamoğlu‘nun arabaları diye servis ettikleri arabaların, bir başka milletvekiline ait çıktığında, yüzleri kızarmadan o günkü yalanı bırakıp ertesi günkü yalana sarılışlarını millet görüyor, biliyor. ‘Ankara’yı parsel parsel sattın’ diye partinin üç kurucusundan bir tanesinin söylediği, metal yorgunluğu şifresi ile ‘Ya FETÖ’cüsün, ya hırsızsın. İstifa etmelisin. İstifa etmezsen biz gereğini yapacağız’ diye istifa ettirdiği Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, 96 dört başı mamur yolsuzluk dosyasının savcıların önünde olup, böyle kapağı açılıp korka korka kapatılırken kendisinden sonra gelen, milletin gönlüne giren, yüzde 60 oyla yeniden seçilen birisine, o parsel parsel satanın, FETÖ’ye ne isteseydi verenin atmaya çalıştığı iftiralarla, sürmeye çalıştığı lekelerle soruşturma açılmasını, bir tarafta ardında dünya siyaset tarihinin en kirli geçmişini bırakmış Melih Gökçek ki bir köşeden tweet atarken, ortaya koyduğu iftiraları da o pişkinliği de, bu taraftaki bu şeffaflığı, bu dürüstlüğü ve bu ahlaki üstünlüğü de herkes görüyor.”

“HER MEYDANDA O ŞEHRİN TARİHİ REKORLARI KIRILIYOR”

“O yüzden yazın başında bütün köşe yazarları yazarken, dostlar endişelenirken, dost olmayanlar heveslenirken ‘Hadi bakalım nasıl sürecek mitingler? Sıcak olacak, 40 derece. Öğrenciler gidince, memleketlerine herkes gidince, İstanbul’da her çarşamba akşamı kimi bulacaksın? Gittiğin Anadolu’da yazın ortasında kiminle miting yapacaksın?’ diye düşünenlere inat, her gidilen meydanda o şehrin tarihinin rekorları kırılıyorsa, o meydanlar böyle doluyorsa ahlakı üstünlüğün Cumhuriyet Halk Partisi’nde olduğundandır. Psikolojik üstünlüğün bizde olduğundandır. Bunların yarattığı çoğunluk enerjisinin meydanlardaki patlamasıdır. O meydanları dolduranlar da o meydanlardan umutlananlar da hiç korkmasınlar, Cumhuriyet Halk Partisi olması gerektiği gibi nereden güç alması gerekiyorsa oradan güç almakta, kimin arkasında durması gerekiyorsa onun arkasında durmaktadır. Milletimizin yanındayız milletimizin seçtiklerinin de sonuna kadar da arkasındayız.”

“Bugün Esenyurt, Şişli, Ovacık belediyelerimizde kayyım vardır. DEM Parti’nin Van, Mardin, Hakkari, Batman, Siirt, Tunceli, Halfeti, Bahçesaray, Akdeniz, Kağızman belediyelerinde kayyım vardır. Toplamda 13 belediyede milyonlarca seçmenin seçtikleri yerine Tayyip Erdoğan’ın atadıkları belediyeleri yönetmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin belediye başkanları, üçü büyükşehir belediye başkanı olmak üzere; Adana, Antalya, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanları hapistedir. İçerideki belediye başkanlarımızdan Mehmet Murat Çalık bir hastane raporuna rağmen, o rapora itiraz edip ‘Bu hastaneden alacaksın’ deyip baskılanan hastanenin vermediği rapora, öncekinin dört başı mamur ‘Tahliye edilmelidir’ raporuna rağmen içeride tutulmaktadır. Muhittin Böcek günde 14 ilaç içerek bir hapishane hücresinde, haftada bir hayati tehlike geçirerek, bütün izahatlarımıza, bütün doğru yollardan anlatmaya çalışmamıza rağmen; hasta arkadaşlarımız ve sadece Cumhuriyet Halk Partililer değil, bütün hasta tutuklular ve hükümlüler adeta birilerinin gönlü olana kadar ama onların gönlü olana kadar belki de hayatlarını kaybetme riskiyle cezaevlerinde tutulmaktadır. Bir yandan da Cumhuriyet Halk Partili belediyelere ‘Ya hapse atıl, ya da akıllı ol AK Parti‘ye katıl’ diye olabilecek en ahlaksız teklifler yapılmakta, en ahlaksız şantajlar yapılmakta. Bundan korkup kaçanlar AK Parti‘ye katılmakta. Ama bu teklifin yapılmasına karşı karşısındakinin yüzüne acı bir tebessümle bakanlar, sonra da eve gidip eşine ‘Sıra bize geliyor. Hakkınızı helal edin, çocuklar size emanet. Biz valizimizi yapalım, kapının arkasına koyalım. Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz. Ama benim de bu şantaja pabuç bırakacak birisi olmadığımı görecekler’ diyenler cezaevlerine gidip yatmaktadırlar. Bu sözleri tutuklanmasından üç gün önce ve üç gün sonra, önce telefonda ve sonra cezaevindeki görüşme odasında duymuş bir Genel Başkan olarak söylüyorum. Bunun için bu zorlu süreçte kendisini, ailesini feda edip, partisine olan gönül bağını ve kendisine olan özgüvenini gösteren bütün arkadaşlarımın şimdi her biri 12 metrekarelik hücrelerden izliyorlar. Teker teker alınlarından öpüyorum.”

“OYUNA BÜYÜK KARARLILIKLA İTİRAZ ETTİLER”

“Meclis kapandıktan sonra partimizin kurumsal kimliğine saldırılar da sıklaştı. Biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı İstanbul’da ve Ankara’da onlarca mahkeme başvurusu yapıldı. Bunları Türkiye’nin aklı başında bütün hukukçuları, kesinleşmiş bir il kongresinin, mazbatası verilmiş, kesinleşmiş bir kurultayın dava konusu yapılamayacağını ancak kişilerin hakkında iddialar varsa bunların yargılanabileceğini söylemelerine rağmen İstanbul’da defalarca denenen Asliye Hukuk mahkemeleri görevsizlik kararı verip ‘Bir siyasi partinin il, ilçe temsilciliklerine, başkanlıklarına bir dava açılacaksa bu Ankara’da görülür’ demiş. Hepsi Ankara’ya gitmiş. İlk açılan mahkemede birleşmişken İstanbul’da bir Asliye Hukuk mahkemesi nisan ayından ayarlanmış. AK Partili iken hakim yapılmış, Ağustos’un 15’inde nöbeti başlamış birisine bekletip, çift denemeyle o mahkemeye bir dosyayı düşürüp, o mahkemeden eylül sonuna mahkeme günü alıp, CHP’ye ‘O güne davanız var’ deyip, adli tatilin bittiği gün tedbir kararı çıkarıp, bir kayyım atayıp, İstanbul’daki bütün delegeleri de düşürüp, oradan İstanbul İl Başkanlığı’na ve oradan da Cumhuriyet Halk Partisi’ne yürüyüp, bu partiyi ilçe kongrelerini yapamaz, il kongrelerini yapamaz, kurultayını yapamaz, kayyımla yönetilen ve esasen mücadelesinin beline kazmayla vurulacak bir hedef olarak belirlediler. Oradaki oyuna başta söylediğim gibi milletvekillerimiz, İstanbul il örgütümüz, bütün üyelerimiz büyük bir kararlılıkla itiraz ettiler. Sahip çıktılar. Bu sırada partimizin hukukçuları ve ilgili genel başkan yardımcılarımız, milletvekillerimiz büyük bir hukuki mücadeleyi de verdiler. Atılan her şeytani adıma karşı bir akılcı cevap ürettiler. Her düşmanca saldırıya karşı akıllıca bir mücadele hattı ördüler. Her gün gün gün planlandı. Türkiye’nin dört bir yanında her gün delegelerimiz birer imza vererek gerektiğinde 15 günlük sürenin ayak bağı olmayacağı şekilde bütün hukuki hazırlıklar yapıldı.”

“CUMHURİYET HALK PARTİSİ YOLCULUĞUNU SÜRDÜRÜYOR”

“Bir şeye güveniyorduk; bu saldırıyı yapan kötü aklın bu örgütte yalnız kalacağına, karşılık bulmayacağına, bu partinin böyle bir oyuna gelmeyeceğini inanıyorduk. Onlar düğmeye bastığında biz hazırladığımız cevabı verdik. Büyük bir gururla ve onurla anlatıyorum ki şu oldu: İstanbul’da 340’a 310 yaşanmış bir yarışın tarafları ki o gün delegelik vasfı süren 580 kişi vardı, 540’ı noterden, noter sıralarında fotoğraf attılar. Bir önceki seçimde oy vermedikleri Özgür Çelik’e, oy vermedikleri il yönetimine yapılan darbeye karşı İstanbul’un noterlerinden 1,5 günde 540 imza yolladılar. 580 kişiden 540’ı imza yolladılar. Bir önceki seçimde 330 oy alan il başkanına 540 kişi ‘Arkandayız. Kongreni yap, yeniden seçil. Bu partiyi kayyıma bırakmayız, AK Parti’ye bırakmayız’ dediler. 15 günlük süre var, imzalar çekilebilir. Sürenin 15 gün önce başladığını 15’inci gün öğrendi birileri. Aynı noktada Cumhuriyet Halk Partisi çok küçük bir farkla yaşanmış ve üzerine seçimler geçmiş, bazısı üzülmüş, beklentileri karşılanamamış, aday olmak isteyip olamamış onlarca, yüzlerce delegeden ve içinde bulunduğumuz hassas süreçten bir şeyler beklenirken, sadece 81 il başkanına ‘Delegelerimizle, İstanbul delegeleri ve doğal delegeler olmadan bir kurultay partiyi hukuken rahatlatır’ mesajının üzerine 1,5 günde Türkiye’den bin 37 imza geldi. Bunun içinde 196 İstanbul delegesi yok, doğal delegeler, parti meclisi üyeleri ve YDK‘lar yok. İstanbul İl Kongresi İstanbul’da Eylülün 24’ünde yapıldı, 21’inde kurultayımızı yaptık. Buna yapılan itirazları da tüm seçimlerin tek ve gerçek anayasal yürütücüsü olan ilçe seçim kurulları, il seçim kurulları ve Yüksek Seçim Kurulu ‘illallah’ dercesine defalarca ‘Cumhuriyet Halk Partisi haklı, siz bunu yapamazsınız’ kararlarını aldılar. Türkiye’de şu anda hem kayyımlar işlevsiz kalmış, kayyım hevesi boşa düşmüş; diğer yandan ilçe kongreleri bitmiş, ilk kongresi takvimi başlamış ve 23 Eylül günü tüm il kongrelerimiz bitmiş, tüm delegelerimiz belli olmuş, kurultay tarihi tayin olmuş şekilde Cumhuriyet Halk Partisi bu yolunu ve bu yolculuğunu sürdürmektedir. Bunun için kendi aralarındaki kırgınlıkları, rekabetleri, geçmiş seçimleri, her şeyi bir yana bırakıp bütün manipülasyonlara, bütün kötü ve birbirine düşürmeye yönelik ahlaksızca saldırılara rağmen bu partinin kurumsal kimliğinin arkasında duran tüm delegelere, tüm üyelere, partiyi AK Parti yargısı karşısında, o kötü akıl karşısında bir ve beraber tutan herkese yürekten teşekkür ediyorum. İyi ki varlar, iyi ki onlarla birlikte siyaset yapıyoruz.”

“SİYASET YAPIYORDUK, BALTA ÇEKTİLER”

“Tabii bu içinde bulunduğumuz darbe döneminde, geçen sene 2 Ekim günü bir siyasetçiyi, Erdoğan ‘Eskiden bakanlar siyasiydi, müsteşarlar teknikti. Şimdi bakanlar teknokrat, yardımcıları siyasi olacak’ deyip, bakan yardımcılarını ‘Bakanlıkla teşkilatımız arasında köprü olacak’ diye il başkanları toplantısında müjdeleyen Erdoğan bir bakan yardımcısını, bir siyasetçiyi İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı atadı. O günden sonra, göreve başladığı 9 Ekim gününden sonra adeta Adalet ve Kalkınma Partisi’nin gençlik kollarının, kadın kollarının yanında yargı kolları olarak, yargı kolları başkanı olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Her attıkları adım Cumhuriyet Halk Partisi’nin hem belediye hizmetlerini felç etmekte, belediye başkanlarını hapsetmeye, millete dönüp ‘Burada hırsızlık var, yolsuzluk var’ yalanın da sürdürmeye ama aradıkları kanıtları bulamamaya, dünyaya da dönüp Türkiye siyasetini, Cumhuriyet Halk Partisi üzerinden Türkiye’deki muhalefetin sesini değersizleştirmeye çalışan bir süreç için ellerinden geleni yapıyorlar. Ben daha tutuklamalar başlamadan bir darbe mekaniğinin işlediğini, bütün darbelerin iktidara karşı yapıldığını, bunun diğer darbelerden farklı olarak mevcut iktidar tarafından bir sonraki iktidara, mevcut Cumhurbaşkanı tarafından kendinden sonraki Cumhurbaşkanı Adayına yapılan bir darbe girişimi olduğunu Meclis kürsüsünden 19 Mart’tan çok önceki toplantılarda söyledim. ‘Bir darbe mekaniği işliyor, adım adım gidiyor. Sakın ha sakın. Bu darbeye direniriz ve bilin ki bu darbeye karşı tek güvencemiz milletimiz’ demiş birisi olarak buradan, bu darbe sürecine hep birlikte direndiğimizi ve bu darbeyi planlayanların bizim gözümüzde artık meşru muhataplar olmadıklarını ve onlara karşı da nasıl mücadele edilecekse öyle mücadele edeceğimizi söyledik. İstanbul il Başkanlığı önünde sordular, ‘Bundan sonra nasıl mücadele edeceksiniz?’ Dedim ki ‘Siyaset yapıyorduk balta çektiler. Siyaset yapıyorduk savaş ilan ettiler. Bunu bir savaş ilanı kabul ediyorum. Savaş ilan edilmiş bir kişi, bir yapı, bir parti nasıl davranacaksa bundan sonra o şekilde davranacağız’ dedim. O günden bugüne Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir yandan Meclis zemininde sizler mücadele ediyorsunuz, bir yandan hep birlikte sokaklarda, meydanlarda mücadele ediyoruz.”

“DARBEYİ ÜZERİMİZE SALANLARIN KARŞISINDA OTURMADIK”

“Darbecilerin, bu darbeyi üzerimize salanların, bize bunu yapanların gelip de sadece o gündemde bir açılış konuşması yapacağı, karşısında bütün yasama, Meclis’i bulacağı bir günde, onun karşısına geçip oturmadık. Onu ne Cumhurbaşkanlığı makamının, onu seçenlere saygının gerektirdiği şekilde ayakta, ne de Meclis’in yetkilerine saldıran birisi diye oturarak, onun bulunduğu o salonda bulunmadan, onun yaptığı o açılış konuşmasını dinlemeden ve Amerikalarda aradığı meşruiyeti TBMM salonunda bulmasına izin vermeden hep beraber bir tutum içinde olduk. Buna karşı başta söylediğim gibi Meclis’e saygısızlık ve Cumhuriyet Halk Partisi’ni Meclis’ten firar etmekle suçladı. 19 kez sadece geçen sene bu grup salondaydı, AK Parti milletvekilleri olmadığı için Meclis yoklamayla kapandı. 30 bin 500 soru önergesi verdiniz, anayasal süresi içinde sadece 3 bin 900’ünü yanıtladılar. 2017’de rejime kasteden anayasa değişikliği ile Meclis’in yasama yetkisi sınırlandı, denetim yetkisi törpülendi. Sözlü soru yok. Gensoru yok. Ne yaparlarsa yapsınlar Meclis’te bakanı sorgulamak, düşürmek yok. Yılda bir kez gelip Meclis’e nutuk atmakla Meclis’e saygı gösterilmiş olunmuyor. Yedi yıldır bütçe görüşmelerine adım atmayan, yerine yardımcısını yollayan, bakanlarını yollayan bir yürütmenin başıyla karşı karşıyayız. Bir parlamentonun saygınlığını, vatandaşlarının sorunlarını çözebilme yeteneği, çözmesi artırır. Her gün yoksullaşan vatandaşın, milletin sorunlarını sizler dile getiriyorsunuz. Ama bunu duyan ve gören yok. Kapatıp kaçtıkları 70 günlük sürede, emekli ve asgari ücretli, satın alma gücü olarak dörder bin liralık maaşlarından kaybetti. Memurlar aldıkları maaşlarından yedişer bin lira en düşük memur maaşı satın alma gücünü kaybetti. Çiftçinin en büyük maliyeti olan mazotun bir deposu iki ayda 110 lira daha pahalıya dolar hale geldi. Millet bu Meclis’ten asgari ücrete, emekli maaşına zam bekledi, bunu yapmadılar. Üreticiler destek bekledi, bunu vermediler.”

“AYNI ÇIKARCI, SAMİMİYETSİZ YAKLAŞIM”

“Atanmayan öğretmenleri duymadılar. Staj mağdurlarını dinlemediler. Adalet bekleyenlerin çığlıklarını dinlemediler. Sadece beklentileri yönetmekle, bizim yıllardır ‘Çözülsün ve Meclis zemininde çözülsün’ dediğimiz ‘Demokratik açılımlarla çözülsün’ dediğimiz Kürt sorununu, terörsüz Türkiye adı altında milletin gündemine getirdiler. Terörsüz ve demokratik Türkiye’yi Cumhuriyet Halk Partisi’nin mücadeleleriyle komisyon adına demokrasiyi bile haftalarca direnerek koydular. O günden bugüne gerçek anlamda bu ülkenin çözülmesi gereken en önemli sorununa, en bütüncül, en kapsayıcı ve en doğru demokratik bir kapsayıcılıkla çözüm üretme önerilerimiz bir yanda dururken; kurulan komisyonu bütün bir yazı ve bütün bir tatil süresini sadece dinleme yaparak, gelinen noktada da belki dilek ve temenniler metinleri ile kapatmaya çalışarak devam ediyorlar. Bir yandan da’ Cemevi cümbüş evi’ diyecek kadar utanmazlığı ele almışların, bir yandan sırf bu zihniyetle Alevilerle ilgili kurdukları bir kurumu kendisine, Cumhurbaşkanlığına bağlamak yerine Kültür Bakanlığı’na, Turizm Bakanlığı’na bağlayarak gerçek niyetlerini ortaya koyanların, şimdi Alevi açılımından bahsetmeye başladıklarını da aynı çıkarcı, samimiyetsiz yaklaşım olarak takip ediyoruz.”

“SAMİMİYET VARSA, CUMHURİYET HALK PARTİSİ BURADADIR”

“Bunu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin beyanları, geçmiş pratikleri, Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki en katı tutumunu hatırlayarak ve hatırlatarak söylüyorum. Barış ve kardeşlik için hangi demokratik adım atılacaksa biz Meclis’teyiz. Yaz boyunca orada olduk. Bundan sonra da yasama Meclisinde olacağız, sorunun çözümüne yönelik en kararlı adımların takipçisi olacağız. Ama birilerinin bu süreci istismar etmesini, birilerinin bu süreci bir al-ver ilişkisine çevirmeye çalışmasına da izin vermeyeceğiz. İşte Meclis’teyiz, Alevilerin cemevlerinin ibadethane statüsüne alınmasını, Alevilerin yıllarca bekledikleri, hepimizin malumu olan ve defalarca söyledikleri tüm taleplerini, 29 Ekim de bir adım ya, 29 Ekim‘e kadar bir ay boyunca tıkır tıkır tıkır halledecek yürek, cesaret, samimiyet varsa Cumhuriyet Halk Partisi buradadır. Kürt sorununun demokratikleşerek çözüleceğini biliyoruz. Muhalefet partilerinin tamamının bir arada, kayyımlara karşı imzalayıp verdikleri kanun teklifi ortada duruyorken, hasta tutuklular ve hükümlülerin sorunları ortada duruyorken, Kürt sorununa yönelik antidemokratik uygulamalar ya da demokratik yasa çalışmaları Meclis’te bekliyorken, pek çoğunu ve en iyisini yapacak hukukçular hem Cumhuriyet Halk Partisi’nde hem tüm partilerde duruyorken, bir yandan başka şeyler konuşup, bir yandan başka şeyler yapma gayretine karşı biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bulunmamız gereken yerde bulunduk ve bulunmaya da devam edeceğiz.”

“MUHALEFET PARTİLERİ BİRDİR VE BİR ARADADIR”

“1 Ekim’de, bir gün bizim Meclis’te olmamamızın iktidar partisini nasıl bir davranışa ittiğini, nasıl ruh hallerinin yalnızlaştığını ve bunu nasıl telafi etmeye çalıştıklarını bugün milletimiz gördü. Meclis Başkanı eliyle ve ağzıyla, partilerin liderlerine yapılan bir davete icabet etmiş olan sayın liderlere, sosyal medyada da basınında da herhangi bir yerde de yapılan tüm haksız saldırılardan büyük bir üzüntü duyduğumuzu açıkça ifade etmek isterim. Ancak orada yapılanın, içeride bulundurulan tek kamera ve tek fotoğraf makinası veya ekibi varken, özenle seçilmiş en insani gülüşlerin, duruşların hepimizin başına gelebilecek bir takım talihsiz bakışların, özellikle kimler tarafından çekildiğini, kimlerin paylaştığını, Cumhurbaşkanlığı fotoğraf servisinin ne özenle yaptığını hep birlikte gördük ve takip ettik. Ama bunun üzerinden sözümüze değer veren kim varsa, köşesinde yazan, televizyonda tartışan, sosyal medyada yorum yapan. Bu büyük haksızlığa, bu büyük lince, Meclis Başkanı’nın çağrısıyla gösterilen nezakete, bir linç kampanyasına kim katkı sağlıyorsa bunun bir an önce son verilmesi gerektiğini büyük bir samimiyetle söylüyorum. Çünkü bugün Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi bu ağır saldırı altındayken, Meclis’te bulunan ve Meclis dışında bulunan bütün muhalefet partilerinden sadece dostluk gördük. Tek başına Cumhuriyet Halk Partisi’ni savunmaya onları çağırmadık. Biz onlarla birlikte Türkiye’deki demokratik sistemi, sandığı savunduk, savunmaya da devam ediyoruz. Bundan sonra DEM Parti’den İYİ Parti’ye, Saadet Partisi’nden Deva Partisi’ne, Gelecek Partisi’ne, Emek Partisi’nden TİP’e, Meclis zemininde bulunan birlikte mücadele verdiğimiz bütün muhalefet partilerine, partimize nasıl sahip çıkıyorsak onların kurumsal kimliklerine de öyle sahip çıkmak durumundayız. Ben çok değerli Genel Başkanlarıyla ayrı ayrı görüştüm ve görüşmeye de devam ediyorum.”

“NE HALE GELDİKLERİNİ GÖRDÜNÜZ”

“Buradan Cumhuriyet Halk Partisi olarak, CHP’nin yarattığı boşlukta kendisinden ayrılan siyasi partilere bayramda randevu vermemeyi meziyet sayan, ‘AK Parti’nin bayramlaşma programında Deva ve Gelecek Partisi bulunmayacak’ diyen, DEM Parti’yi yıllarca şeytanlaştıran ve ellerini sıktığımız için bize ‘Teröristin kanlı eline el uzatıyorsun’ diye bizi eleştirenlerin, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 31 Mart seçiminden sonra birinci parti olduğunda, tüm siyasi partileri bayramda teker teker arayan, kendi genel merkezlerinde teker teker ziyaret eden, siyasette seçmene saygıdan, ‘Siyasi ilişkiler böyle olmalıdır’ diyen, ‘Normali budur’ diyen, bunun üzerinden normalleşme tartışmalarında aldığımız tüm haksız eleştirilere karşı, karşı karşıya kaldığımız darbe girişimine kadar, bu tutumunu nezaketle ve kararlılıkla sürdüren bir siyasi parti olarak şunu gösteriyoruz. Dünün el tutmayanları, bayramlaşmayanları, Cumhuriyet Halk Partisi’nin onları Amerika’da aradıkları meşruiyetin karşısında bir gün açılış konuşmasında onlara onu sunmadığında ne hale geldiklerini gördünüz. Kimse Erdoğan’ın kendi çektirdiği fotoğrafları servis edip de ‘Çekim merkezi oldu, herkesi bir anda yanına topladı, moral oldu’ safsatasına inanmasın. Ahlaki üstünlük neredeyse, psikolojik üstünlük oradadır. Psikolojik üstünlük kimdeyse, çoğunluk enerjisi ondadır. Meydanda da çoğunluk enerjisi bizimledir, Meclis’te de çoğunluk enerjisi bizimledir. Millet haklı olanın yanındadır. Milletin temsilcisi muhalefet partileri de bu ceberut iktidardan kurtulmak için sandığa sıkı sıkı sarılmak için, önce topu sahada tutmak için, topu alıp da kaçana, kesip de götürene karşı önce maçın oynanmasını sağlamak için birdir ve bir aradadır. Günü gelince farklılıklarımızla rekabet ederiz.”

“GENÇLERİN BEKLEMEYE KARAR VERDİĞİ O SEÇİME GİDİYORUZ”

“Muhalefeti bir arada tutmaya emek eden ve her birisine ayrı ayrı saygı duyduğun tüm Genel Başkanlara muhabbetlerimi kampımızdan bir kez daha ifade ederken, milletimize de şunu söylüyoruz: Kimse yılgınlığa kapılmasın, kimse korkmasın. ‘Ya yine bu iktidar kalacak ve ben açlığımla, yoksulluğumla, güvencesizliğimle baş başa kalacağım. Hadi beni geçtim, artık evlatlarımız bu ülkede yaşamak istemiyorlar’ diyenlere şunu söylüyorum: Bütün dünya Türkiye’nin üzerinde hesap yapıyor olabilir, hayal kurabilir. Bu bir beka sorunu değildir. Yaptıklarında nasıl bir yanıt aldıklarını 100 yıl öncesinden biliyorlar. Beka sorunu, bu memleketin evlatlarının başka yerlerde hayal kurmasıdır. Biz o evlatlarınızdan 31 Mart seçiminde bir söz aldık, bir seçim daha beklemeye karar verdiler. O seçime gidiyoruz, adım adım gidiyoruz. Türkiye’nin evlatlarının Türkiye’de hayal kuracağı, bu ülkenin yarınlarında hep birlikte mutlu olacağımız, birlikte daha çok kazanacağız ve daha çok üreteceğimiz ama hakça, eşit paylaşacağımız yarınlarda sizin evlatlarınız, bizim evlatlarımız bu güzel ülkenin yarınlarında olacaklar. Bu ülkenin yarınlarını bir tek adamın alıp kaçmasına, bu ülkenin sandığının işlevsizleşmesine, bu ülkede demokrasi ile gelenlerin demokrasiyi götürmesine izin vermeyeceğiz. Kurduğumuz Cumhuriyet’e hep birlikte sahip çıkıyoruz, çıkmaya da devam edeceğiz. Kurulduğu gün olduğu gibi bugün de Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisidir ve sizlere asla yalnız bırakmayacaktır. Böyle bir günde ailelerimizi bırakarak geldik. Çünkü çalışma temposunun daha yoğun, sosyal zamanların daha sonraya ertelendiği bir kampı tercih ettik. Buraya böylesi bir katılımla gelen bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Kampı takip eden basın mensuplarına teşekkür ediyorum. Bu kampımızın en verimli şekilde değerlendirilmesini, bütün fikirlerin hep bir arada tartışılmasını, önümüzdeki yasama yılının ve her gün seçime bir gün daha yaklaştığımız bu önemli sürecin en iyi şekilde değerlendirilmesinin yapılıp, yol haritalarının en sağlıklı şekilde tartışılacağını biliyorum. Hepinize ayrı ayrı selamlıyorum. Hoş geldiniz. Kampımız hayırlı, uğurlu olsun. Başarılı geçsin.”

 

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu