“Depremin yıkıcılığına karşı köklü çözüm: Kamuculuk ve planlı şehirleşme”
Doğu Perinçek, Sputnik Radyo’da Türkiye’nin deprem sorununa ilişkin önemli tespitler yaptı
Perinçek, Türkiye’nin daha yıkıcı olası depremleri hesaba katarak vakit kaybetmeden, kamucu ve planlı şehirleşme politikalarına geçmesi gerektiğini belirtti. Perinçek, insanlarımızı depreme dayanıksız evlerden kurtarmak için somut bir çözüm sundu: “Devlet desteği ve vatandaşlarımızın katkılarıyla, atıl durumdaki 2 milyonun üzerinde konut stokunu değerlendirelim. İnsanlarımızın yaşamını koruyalım”
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Sputnik Radyo’da Ali Çağatay’ın konuğu olarak gündemi değerlendirdi. Doğu Perinçek, İzmir’de meydana gelen depremin ardından yeniden tartışılan “Deprem konusunda neleri yanlış yapıyoruz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Sorunun temeline inersek ve sorumlulukları doğru tespit edersek deprem meselesi çözülebilir. Yalnızca inşaatları yapan müteahhitlere yüklenirsek buradan bir yere varamayız. Sorgulamamız gereken, başta büyük şehirlerin ve bütün Türkiye’nin kentleşme politikalarıdır. Kamu politikası açısından baktığımızda burada ciddi yanlışların olduğu görülüyor. Yıkılması, onarılması gereken apartmanlara zamanında müdahalenin yapılmaması, alüvyon tabanlı, patates tarlası, şeftali bahçesi olması gereken yerlere binalar dikmek. Bunların hepsi doğru bir şehircilik politikasının, planlamasının olmamasından kaynaklı. Türkiye şu anda iki tane apartmandan insan çıkarmaya çalışıyor. Bir de olası, daha büyük bir depremde binlerce binanın yıkılma ihtimalini düşünelim… Böyle zor durumlara düşmemek için vakit kaybetmeden köklü, devrimci bir şekilde şehirlerimizi ele almalıyız”
2 MİLYONUN ÜZERİNDE KONUT STOKU VAR
Perinçek, insanlarımızı depreme dayanıksız binalardan kurtarmanın formülü olarak yeni yapılan ve atıl durumdaki konutları gösterdi: “Kentlerimizi ve insanlarımızı depremin ve diğer felaketlerin yıkıcılığından kurtarmamızın tek yolu kamucu ve planlı şehirleşmedir. Türkiye’de 2 milyonun üzerinde konut stokunun olduğu belirtiliyor. Tuğlalarını dikmişiz, elektriğini çekmişiz ama dairelerin içinde insan yok. Bunları değerlendirebiliriz. Yıkılma tehlikesi olan evlerin hepsinden insanlarımız çıkar ve onları kolayca bu konutlara yerleştirebiliriz. Hem devlet destekler sağlar hem de evlere yerleşecek vatandaşlarımızın katkılarıyla bu sağlanır. İnsanlarımızın yaşamını koruruz”
BELEDİYELERDEKİ ŞİRKETLEŞME VE RANT PAYLAŞIMI
Belediyelerin özel çıkar – kar merkezli anlayışı da eleştiren Perinçek şöyle devam etti: “Her depremden sonra olduğu gibi belediyelerin sorumluluğu da tartışılıyor. Önceden belediyelerde şehrin önemli hizmetleri, Fen İşleri ve bu birime bağlı kadrolar üzerinden yapılırdı. Belediyeler, kurdukları şirketlerle hizmetlerini kâr odaklı hale getirdi. Bütün hizmetler ihaleler üzerinden yapılmaya başlandı. Kent – imar rantları devasa oranda büyüdü. Böylece öncelik, insana ve kamuya hizmet olmaktan çıktı. Belediye ismi, komünden yani topluluktan geliyor; topluluğun ortak ihtiyaçları ve menfaatleri yerine şirketlerin kârlarının yükseltilmesi ve rantların paylaşılması görev haline geldi. Belediyeciliğin temel kavramlarını da bu şekilde öldürdüler. Bu sistemin devam etmesi imkansız”
TÜRKİYE’NİN TEMEL İHTİYACI: KAMUCULUK
Perinçek, zorluklardan en az kayıpla çıkmak için ekonomide de kamuculuğa geçişin şart olduğuna işaret etti. “Türkiye’nin şehirleşme ve ekonomi politikaları bir bütündür. Bu alanda Atatürk döneminde çok önemli işler başardık. Cumhuriyet Devriminin bütün başarıları da kamu ekonomisine, 1930 – 1940 arasındaki beşer yıllık kalkınma planlarına bağlıdır. O dönemdeki politikalar sayesinde dünyanın en hızlı büyüyen ilk iki ekonomisi arasındaydık. Birinci ülke de yine devletçiliği uygulayan Sovyetler Birliği’ydi. Türkiye bugünde de ekonomik olarak krizden çıkışı kamuculukla, Üretim Devrimiyle sağlayacaktır. Üretim ve İstihdam odaklı ekonomiye geçiş programının Türkiye’nin gündeminde olduğunu görüyoruz. Bütün zorlukların ve felaketlerin üstesinden gelmek bu programa bağlıdır”