Yaşam

Doğum Alarmı: Türkiye Neden Çocuk Yapmıyor?

    Kadınlar “doğurmayacağım” diyor, Aile Enstitüsü ne yapacak?

Aile odaklı sosyal politikalar tasarlanıyor, yeni kurumlar kuruluyor: Aile Enstitüsü, Nüfus Politikaları Kurulu gibi. Ancak bu çabalar, kadınların “neden çocuk doğurmadığı” ya da “ailelerin neden parçalandığı” gibi sorulara gerçekçi bir yanıt vermiyor.2000’li yılların başlarıydı. Asmalı Konak adlı bir dizi, Türkiye’yi ekran başına kilitlemişti belki hatırlarsanız. Bahar (Nurgül Yeşilçay) ve Seymen Ağa’nın (Özcan Deniz) hikayesi. Aklımda kaldığı hali ile, modern bir sanatçı kadının taşra ile, gelenekle ve güçle yüzleşmesi. Elbette kadın ve erkek ilişkisinin çatışması. Bir sahne vardı tam Türkiye özeti.

Bahar, hamileliğinin son günlerindedir. Seymen Ağa’ya öfkeli bir tartışmanın ortasında aniden sancılanır ve doğum başlar. Ama Bahar o an haykırır: “Doğurmayacağım! Doğurmayacağım!”

Türkiye’de ben kadın diyeyim, muhafazakar kesimler aile diye okuyabilir, “doğurmayacağım” çığlığı yükseliyor uzun zamandır.Bu arada yazının konusu değil fakat bu bebek sahibi olma meselesi ile ilgili bir de “gönüllü çocuksuzluk” kavramı var ki o da sonraki yazıların konusu olsun. Malum sistem buna da karşı…

Şimdiki konumuz ise “vay efendim ah efendim kadınlar doğurmuyor efendim..” Türkiye’nin nüfus artış hızı hızla düşüyor.

Bir nevi “fala inanmam falsız kalmam” etkinliği gibi sürekli olarak baktığımız TÜİK verileri, 2021’de binde 12,7 olan nüfus artış hızının 2022’de binde 7,1’e gerilediğini gösteriyor. 2023’te 958 bin 408 bebek doğmuş doğurganlık oranı ise 1,51 çocuk ile nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1’in çok altında. Geçmişte, 2001’de bu oran 2,38 idi.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu durumu “varoluşsal bir tehdit” olarak nitelendiriyor. Ancak hükümetin çözümü, daha fazla çocuk yapılmasını teşvik etmekten öteye geçmiyor.

Aile odaklı sosyal politikalar tasarlanıyor, yeni kurumlar kuruluyor: Aile Enstitüsü, Nüfus Politikaları Kurulu gibi. Ancak bu çabalar, kadınların “neden çocuk doğurmadığı” ya da “ailelerin neden parçalandığı” gibi sorulara gerçekçi bir yanıt vermiyor.

Peşinde düştükleri soru bu aslında “kadınlar neden doğurmuyor?”, “Gençlerimiz neden birbirini beğenmeyip de evlenmiyor?”

  Bekarlara sosyal yardım yok .Kadının İnsan Hakları Vakfı’nın düzenlediği “Cumhuriyet Dönemi Devletin Aile Politikaları” panelinde, Prof. Dr. Nükhet Sirman, Prof. Dr. Pınar Elis Yelsalı Parmaksız ve Hatice Kübra Şamlıoğlu gibi önemli isimler bu konuyu ele aldı.Prof. Dr. Sirman’ın konuşmasından bazı başlıklar, kadınların ve aile politikalarının günümüzde nasıl bir çatışma içinde olduğunu gösteriyor.

 Devlet ve Aile Kontrolü: “Modern devlet, eski toplumlarda hane reislerine delege edilen gücü, doğrudan kontrol eder hale geldi” diyor Sirman. Aile politikaları, sosyal hizmetler, Diyanet ve diğer kurumlar üzerinden yürütülüyor. Artık evli olmayan bireylerin sosyal destek alması neredeyse imkansız.

         Sopa ve Havuç Politikaları: “Kadınlar evde kalsın” diyen politikalar havuç olarak sunulurken, erkek şiddeti sopa rolü görüyor. Sirman, “Kadın cinayetlerini durdurmak gibi bir niyet yok. Erkek şiddeti, kadınları yola getirme aracı olarak işlev görüyor” diyerek şiddetin bir kontrol mekanizması olarak kullanıldığına dikkat çekiyor.

       Ekonomik Faktörler ve Belirsizlik: İstihdam güvencesizliği, yüksek yaşam maliyetleri, eğitim ve kreş gibi temel hizmetlerin eksikliği, kadınları çocuk doğurmaktan alıkoyuyor. Sirman, “Kadınlar çocuklarının iyi bir eğitim alıp almayacağını, sokakta güvenle büyüyüp büyüyemeyeceğini sorguluyor” diyerek geleceğe dair belirsizliklerin doğurganlık üzerindeki etkisini vurguluyor.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu