Güncel

Duvarlar Yıkılsa Bile: Zihinlerdeki Engeller ve Engelli Gazeteciler!

   ÇALIŞAMAYAN GAZETECİLER GÜNÜ!

Bu topraklarda gazetecilik yapabilen kaç engelli var? O çok “duyarlı” gazetelerin kapısından kaç engelli girebiliyor çalışabilmek için? Kapıdan girmede problem yok. Hadi kapıdan girdik diyelim. Muhtemelen zihinlerdeki kapılara takılacağız ve görüşme bir mesleki başvuru şeklinde bile yürümeyecek.Bir başka çalışamama durumunu anlatacağım bugün. Çalıştırılmama desek daha doğru belki. Gündem olamamış ve o nedenle de kimsenin umurunda olmayan hatta herkesin genellikle ortaklaştığı bir çalıştırılmama, bir ayrımcılık durumu. Hakikate su gibi, ekmek gibi ihtiyaç duyduk tarih boyunca. Yeri geldi hakikati halka taşıyanlar işsiz bırakıldı. Çoğu zaman susmadıkları için katledildiler. Bazen de meslek zehirlenerek hakikat yalanla değiştirildi. Bu gerçeklik ve yaşanmışlıklar gazeteciliğin tarihi kadar eski belki de. Çünkü gazete tarihin dönüm noktalarında da önemli rol oynayan bir araç. Bugün gazeteciliğin de tekelleştiği ortamda, ana akım medya diye adlandırılan medya yalanı süsleyip kitlelerin algısıyla oynamaktadır. Zammı “güncelleme” adı altında sunan, yanan yoksul evinin haberini “Alevler geceyi aydınlattı” gibi utanç verici bir başlıkla sunan ve bol bol insanları hedef gösterip linç kültürünü besleyen onursuz bir rol oynuyor. Adı gazetecilik olsa da bu pratiğin sahiplerinin gazeteci olmadığını bilmeyen yok. Zaten onlar da bunu bildikleri için çok fazla sokağa inmeye gerek duymuyorlar. Yalanın pazarlanması için de sokakta olmaya gerek yok.

Bunun dışında kalan, gerçekten gazetecilik yapmak isteyenlerin maruz bırakıldığı zorlukları zaten hepimiz biliyoruz. İşsizlikler, mahpuslar ve katliamlar. On yıllardır hiç değişmeyen gerçeklik. Delik ayakkabılardaki onurun izi. Hadi ben de çok bilinmeyen, bilindiğinde de önemsenmeyen bir hakikati paylaşayım. Bu topraklarda gazetecilik yapabilen kaç engelli var? O çok “duyarlı” gazetelerin kapısından kaç engelli girebiliyor çalışabilmek için? Kapıdan girmede problem yok. En azından körler için. Muhtemelen tekerlekli sandalye kullanıcıları için o bile mümkün değildir. Binaların erişilebilirliği malum. Kimsenin de yer tutarken erişilebilirliği gözetmek aklına gelmez. Hadi kapıdan girdik diyelim. Muhtemelen zihinlerdeki kapılara takılacağız ve görüşme bir mesleki başvuru şeklinde bile yürümeyecek. Bölümünü başarıyla bitiren gazeteci bir arkadaşın başvurularının tamamlanmasına bile izin verilmedi. Çoğu başvurusu yanıtsız kaldı. Bu utançtan paylarını aldıklarının farkında değiller belki ama bunu yapanlar arasında en ilerici kabul edilen gazeteler de var. Sağlamcı kibrinden fark edememiş olabilirler ama eleştirdikleriyle aynı şeyi yaparak, utançtan pay aldılar. Oysa bugün çok başka şeyler konuşmak isterdik. Bu ilelebet böyle devam etmeyecek. Engelli gazeteciler de görevlerinin başında yer alacak.

Biz bugün onların koşullarını nasıl erişilebilir kılabileceğimizi konuşmak. Hatta yönetici oldukları gazetelerde paylaşım görsellerine alt metin ekleme geleneğini oturtmayan bazı engelli arkadaşlarımıza ekşimsi göndermelerde bulunmak isterdik ama konu engellilik olunca alfabenin a’sının ötesine geçmemize izin vermiyor genellikle yerleşik anlayış. Daha başlangıçta hata uyarısı veriyor. Sürekli sıfırdan başlanmak zorunda kalınıyor bir şeylere. Hatta çoğu zaman sıfır noktasına gelmek bile bir emek gerektiriyor. Çünkü meslek seçiminde, okul seçiminde başlıyor sağlamcı salvolar. “Niye o bölümü seçtin? O bölüm körlere göre değil.” vb. Bu sadece sağlamcılarda değil, kanıksanmış sağlamcılarda da görülen bir hadsizlik türü. Hayatın inşa edilmiş normale göre değerlendirmenin sonucu. Oysa biz biliyoruz bu rüzgar o normali harlamaya yetmeyecek. Kendimiz gibi olarak, ayrıştırılmadan yaşayacak ve çalışacağız.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu