“Huzuru bozmayalım”
CTP'li Özuslu: "En büyük kaygımız Pile'de huzursuzluğun baş göstermesi" dedi
Türklerin ve Rumların birlikte yaşadığı Pile Köyü’nde geçmişte çeşitli provokasyonların yaşandığını hatırlatan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Lefkoşa Milletvekili Sami Özuslu, başta Pile halkı olmak üzere tüm Kıbrıs toplumunun huzurunu bozacak girişimlerden kaçınılması çağrısı yaptı.
“Bir süredir Birleşmiş Milletler’le sürtüşen bir Dışişleri Bakanımız var” diyerek KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nu işaret eden Özuslu, son dönemde Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü (UNFICYP) ile karşı karşıya gelişlerin arttığına dikkat çekti.
KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı’ya atıfla, Pile-Yiğitler Yolu Projesi’nin Türkiye merkezli “Proyapı” isimli firmaya 21 milyon lira bedelle verildiği bilgisini paylaşan Özuslu, projenin hem BM’nin hem de İngiltere’nin kontrolündeki topraklardan geçmesi nedeniyle sorun yaşandığını belirtti.
Özuslu, “Başta Pile halkı olmak üzere tüm toplumun huzurunu bozacak, her iki toplumdaki fanatik çevrelerin girişimlerinin engellenmesi iki toplum liderliğinin ve de garantör ülkelerin sorumluluğu altındadır” diyerek sağduyu çağrısı yaptı.
Pile, BM’yle ilk gerilim değil
17 Ağustos’ta başlayan Pile gerilimine ve meselenin arka planına ilişkin genel bir değerlendirme yapar mısınız?
Özellikle 2017’de Crans-Montana’daki müzakere sürecinin çökmesinden sonra Türkiye “iki ayrı egemen devlet” siyasetine geçti ve 2020 KKTC Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde Ankara’nın doğrudan müdahaleleri yaşandı. Bu süreçle birlikte bizim “biat hükümeti” dediğimiz bir hükümet kuruldu.
Ulusal Birlik Partisi-Demokrat Parti-Yeniden Doğuş Partisi’nden oluşan koalisyon hükümetinin Dışişleri Bakanı Tahsin Bey de [Ertuğruloğlu] son dönemde BM’yle sürekli sürtüşüyor. İlk olarak, BM askerlerinin ve görevlilerinin Kuzey Kıbrıs’ta görev yapmasını yasaklayacağını duyurmuştu. Ada’da iki ayrı egemen eşit devletin var olduğunu ve BM’nin Kıbrıs Rum yönetiminden aldığı onayla görev yapamayacağı argümanını öne sürdü. Ancak böyle bir uygulama hayata geçmedi. Ertuğruloğlu’nun iddiaları havada kaldı. Barış Gücü askerleri Kuzey’e geçebiliyor. Mağusa bölgesinde bir kampları var zaten.
Taksim Sahası gerilimi
Daha sonra ara bölgede, Lefkoşa’da Lidra Palas (Ledra Palace) olarak bilinen bölgede bir futbol sahamız var. “Taksim Sahası” olarak bilinen bu yer, Çetinkaya Spor Kulübü’nün kullanımında bir antrenman sahasıydı geçmişte. Geçen yıl bu sahanın yeniden inşa edilmesi kararı alındı. Ancak bu sahaya Birleşmiş Milletler’in ve Kıbrıs Rum liderliğinin de onay verdiği geçiş noktası olan Lidra Palas’tan değil de Çetinkaya Spor Kulübü’nden -ki sahanın hemen üst tarafında kulüp binası vardır- ara bölgeye merdivenle inilmek istenmesi ısrarıyla bir gerilim yaratmıştı Tahsin Bey ve Dışişleri Bakanlığı. Bu nedenle Barış Gücü askerleriyle bir itiş kakış daha yaşanmıştı. Barış Gücü buraya önce bariyer koydu sonra dikenli tel çekti. Bunun üzerine Tahsin Bey “Onlar kaldırmazsa, biz kaldıracağız” dedi. Ancak sahanın yapımı tamamlandıktan sonra Tahsin Bey’in sözleri yine havada kaldı. Ara bölgeye inen merdivenler kullanılmıyor. Antrenman sahasına da Lidra Palas’taki yasal geçiş kapısından geçiliyor.
Geçişler için iki tarafın uzlaşması gerekiyor
Tahsin Bey’in son icraatı ise Pile olayı oldu. Pile Köyü, Kıbrıslı Türk ve Rumların birlikte yaşadığı ve 2003 yılına kadar, yani geçişlerin karşılıklı başlamasına kadar iki toplumun buluşma yeri gibi bir özelliğe sahipti. Çünkü Pile’ye hem Türklerin hem Rumların gidişi mümkün. Ama 1974’ten 2003’e kadar, yaklaşık 30 yıl boyunca Lefkoşa ya da diğer kentlere geçiş izni verilmiyordu.
Türk ve Rumların birlikte yaşaması açısından önemli olan Pile Köyü’nde geçmişte çeşitli provokasyonlar, çeşitli sıkıntılar da yaşandı. Ve şu anda da gerek Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak gerek bireysel olarak en büyük kaygımız köyde yeniden bir huzursuzluğun baş göstermesi olacaktır. Barış Gücü’yle bölgede yaşananlar, Kıbrıs Rum idaresinin de kınama ve tepkisine yol açtı. Çünkü Güney ile Kuzey arasındaki bu tür geçişleri sağlayacak, kolaylaştıracak adımlar BM himayesinde ve iki tarafın uzlaşısıyla atılabiliyor.
Pile’ye yol önerisi 2008’de gündeme gelmişti
Yiğitler ya da eski adıyla Arçoz’dan Pile’ye yol açılması önerisi 2008’de gündeme gelmişti. Dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Rum lideri Dimitris Hristofyas’a Pilelilerin kullanımı için bu yolun açılmasını önerdi. Ama ne karşılığında? Askeri bir bölge olan ve etrafı Rum topraklarıyla çevrili tarihi Erenköy bölgesine erişimin sağlanmasını talep etmişti. Ancak daha sonra bu konudaki müzakereler olumlu sonuç vermedi.
“Güney Kıbrıslılar için Kuzey daha cazip hale geldi”
Diğer yandan Pile’ye komşu olan Beyarmudu (Pergama) isimli bir kasabamız var. Pile’ye geçişler buradan sağlanıyor. Ve burada Kıbrıs Türk tarafının muhaceret ve gümrük kontrolü yaptığı bir sınır kapısı var. Hemen yakında da Britanya’nın Dikelya’daki “Egemen Üs Bölgesi” (SBA) polisleri tarafından bir kontrol daha yapılıyor. Rumların ise kontrol noktası yok. Dolasıyla bu bölgeye geçmek demek aslında fiilen Güney’e geçmek anlamına da geliyor.
Ancak Beyarmudu geçiş noktasında diğer birçok bölgedeki gibi büyük sıkışıklıklar yaşanıyor. Türkiye’deki ekonomik kriz ve Türk Lirası’nın değer kaybetmesi Kuzey Kıbrıs’a da yansımış durumda. Bu durum ise Güney Kıbrıslılar için Kuzey’i daha cazip hale getiriyor. Mal ve hizmetlerde; başta akaryakıt olmak üzere ama aklınıza gelebilecek her alanda; market, sağlık, turizm, yeme-içme vs. Kıbrıslı Rumlar sık sık Kuzey’e geçip alışveriş yapıyorlar.
“Beyarmudu’ndan geçişler kolaylaştırılsa Pile sorunu olmazdı”
KKTC yöneticileri, COVID dönemi sonrası Beyarmudu başta olmak üzere geçiş noktalarında artan sıkışıklığı gidermek için rahatlatıcı tedbirler almadı, alamadı. Kimilerine göre arazi istimlak sorunu nedeniyle yol genişletilemiyor kimileri de personel yetersizliğine işaret ediyor. Hâlbuki Beyarmudu üzerinden geçiş kolaylaştırılmış olsaydı Pile sorunu gündeme gelmeyecekti.
Ancak Pile-Yiğitler yolunda esasen iki uzlaşmazlık konusu daha var. Her ne kadar Türkiye’den hükümet yetkililerinin ve siyasi partilerin yaptığı bazı açıklamalarda “BM’nin Türk toprağındaki bir yol çalışmasına müdahalesi kabul edilemez” gibi çıkışlar olsa da durum pek böyle değil. Yol projesi, hem İngilizlerin kontrolündeki Dikelya üs bölgesinden hem de BM Barış Gücü’nün kontrolündeki bölgeden geçeceği için zaten bu sıkıntı doğdu.
BM açıklaması ve “Kıbrıs Türk tarafı” vurgusu
Biliyorsunuz konu BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine girdi ve dün (21 Ağustos) gece bir karar çıktı. Bu kararda dikkat çekici olan unsuru söyleyeyim. Türkiye suçlanmadı. “Kıbrıs Türk tarafı” ifadesi kullanıldı.
Bunu da açıkçası aynı gün Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamadaki bir cümleye bağladım. Erdoğan şöyle demişti: “Komşularımızla ilişkilerimizi karşılıklı olarak güçlendirmeye ve aramızdaki pürüzleri gidermeye çalıştığımız bir dönemde yapılan bu müdahaleyi kesinlikle iyi niyetli bulmuyoruz.”
Burada “komşularımız” derken sanki Kıbrıslı Rumlardan bahsediyor algısı oluştu bende. BM’ye yönelik tepkisel ifadeleri olmasına, Pile’de yaşanan gerilimi sahiplenir gibi görünmesine rağmen sanki yaşananlardan çok mutlu olmadığını veya bundan geri adım atma niyetinde olduğunu sezinledim.
Yol ihalesi Türkiye merkezli şirkete verildi
Peki bu yol projesinin zamanlamasına ilişkin bir değerlendirmeniz var mı? Neden şimdi? Ayrıca Kuzey Kıbrıs basınında projenin Türkiyeli bir firma tarafından yapıldığı belirtiliyor. Buna ilişkin ne söylemek istersiniz?
Pile-Yiğitler Yolu Projesi, KKTC Merkezi İhale Komisyonu tarafından mayıs ayında ihaleye çıkarılmış ve teklif de alınmasına rağmen süreç ilerletilmemiş. Bunu da dün (21 Ağustos) bizzat Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı, aynı zamanda hükümet ortağı YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı’ya sordum. Çünkü bu konuda da bilgi kirliliği vardı.
Arıklı, ihale sürecinin uzadığını ve bu nedenle durdurduklarını söyledi. Projenin Türkiye Cumhuriyeti tarafından karşılandığını ve ihalenin hâlihazırda Kuzey Kıbrıs’taki karayolları projelerinde çalışan iki şirketten biri olan Proyapı isimli firmaya 21 milyon lira bedel karşılığında verildiği bilgisini paylaştı.
Pile geriliminin zamanlamasıyla ilgili ise hemen herkesin kafasında soru işaretleri var. Türkiye’nin ne işine yarayacak? Sayın Erdoğan’ın az önce anımsattığım açıklamasında da dediği gibi birçok ülkeyle ikili ilişkileri düzeltme çabasının olduğu bir dönemden geçildiği belirtiliyor. Gerek ekonomide, gerek dış politikada bildiğimiz nedenlerden dolayı.
Dolayısıyla bunun kimin işine yarayacağını kestirmek mümkün değil. Diğer yandan eylül ayındaki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı öncesinde Kıbrıs’a dikkat çekmek ve Kıbrıs’ta statükonun devam ettiğini hatırlatmak, bu konuda bir hareketliliği tetiklemek için yapıldığını düşünenler var. Bu bir görüş ve zayıf bir görüş de değil.
İkinci bir görüş olarak Türkiye’de AKP’nin ve Sayın Erdoğan’ın 2003-2004 döneminde yani iktidarının ilk dönemlerinde yaptığı gibi “Kıbrıs’ta çözümsüzlük, çözüm değildir” siyasetine yeniden dönme ihtimalinden kaygı duyan bazı kesimlerin bunu provoke etme niyeti ve bunun da Tahsin Ertuğruloğlu eliyle yaptırıldığı iddiası var. Ancak bunu çürüten ya da bunu zayıflatan unsura yukarıda değindik. Yol projesi doğrudan Türkiye Cumhuriyeti makamları tarafından ihale edildi.
Sağduyu çağrısı
Son olarak, CTP’nin Pile gerilimindeki tutumu nedir?
Evet, Pilelilerin bir yol ihtiyacı var. Bu bir realitedir ve yol ihtiyacı sağlanmalıdır. COVID döneminde Pile halkı, özellikle bölgede yaşayan Kıbrıslı Türkler adeta hapis hayatı yaşadı. Çok ciddi sıkıntılar oldu. Hem sağlık hizmeti almakta hem ailelerin kopması hem de insanların işlerini kaybetmesi anlamında çok sıkıntılar yaşandı. Ve bu normalleşme sürecinden sonra da devam etti.
Ancak gelinen noktada Pilelilerin en çok ihtiyaç duyduğu konu huzurdur. Pile Köyü’nün; ister Türk olsun, ister Rum olsun -ki artık farklı ülkelerden insanlar da burada yaşıyor- herkesin öncelikle huzuru önemli. Biz buna özen gösteriyoruz.
Cumhuriyetçi Türk Partisi olarak ilk günden itibaren tüm taraflarla yakın temas içinde olarak, sağduyu çağrısı yaparak ve diplomasi işletilerek bu krizin çözülmesi mesajı veriyoruz. Başta Pile halkı olmak üzere tüm toplumun huzurunu bozacak, her iki toplumdaki fanatik çevrelerin girişimlerinin engellenmesi iki toplum liderliğinin ve de garantör ülkelerin sorumluluğu altındadır.