Güncel
“İşçi direnişlerinin ışığında sınıf mücadelesinin seyri” tartışıldı
Gebze'de Evrensel Gazetesi'nin çağrısıyla bir araya gelen işçiler, son dönemde ortaya çıkan işçi eylem ve direnişlerini, sonuçlarını ve 2022 1 Mayıs'ına nasıl hazırlanılması gerektiğini tartıştı
Petrol-İş Gebze Şubesi Ziya Hepbir Konferans Salonu’nda “İşçi direnişlerinin ışığında sınıf mücadelesinin seyri” başlığıyla düzenlenen etkinliğe Evrensel Gazetesi Yazarı İskender Bayhan da konuşmacı olarak katıldı. 50’nin üzerinde işçinin katıldığı etkinlikte Gebze’de yaşanan işçi eylem ve direnişlerinin yer aldığı kısa bir video gösterimi de yapıldı. Etkinlikte konuşan Evrensel Gazetesi yazarı İskender Bayhan, Gebze’nin Türkiye’de sınıf mücadelesinin önemli merkezlerinden birisi olduğunu söyledi. 2022’nin ilk üç ayındaki mücadelerin dikkat çekici olduğunu söyleyen Bayhan, “Bu üç ayı sıcağı sıcağına yaşadık ama bu sürecin başında, 2021’nin son çeyreğinde işçi sınıfının içerisinde homurdanmalar başlamıştı. Dipten gelen dalgayı, hoşnutsuzluğu gören iktidar asgari ücret zammını erken belirlemek zorunda kaldı. Asgari ücrete gelen yüzde 50 zammın ardından işçiler arasında ‘Asgari ücret zammının altında yapılacak zam zam değildir’ fikri doğdu. İşçiler aslında bunu söylerken bu zammın yaralarına merhem olmayacağını bilerek söyledi” dedi.
“ZAMLAR EMEKÇİLER TARAFINDAN MARKETTE, PAZARDA TEST EDİLİYOR”
2018’in son çeyreğinde Türkiye ekonomisi bir kriz sürecine girdiğini söyleyen Bayhan, “Bunu hükümet kabul etmek istemedi ilk başta. 2020’nin Mart ayında patlayan pandemi süreci ile bu kez kriz emekçi kitleleri daha da etkileyen duruma geldi. 2021’de ise bu durumun toparlanacağı beklentisi yaratıldı ama çok da öyle olmadı. Ya işçileri ve emekçileri koruyacak politikalar uygulayacaklardı ya da bu krizin yükünü işçilerin ve emekçilerin sırtına yıkacaklardı, ikincisi oldu. Krizin faturasının çok ağır ödendiği bir dönem oldu. Bu dalganın üzerine asgari ücrete yüzde 50 zam yapıp vergi dışı bırakıldı. İşçi ve emekçiler içindeki hoşnutsuzluğu yönetilebilir bir duruma getirmek için buna başvurdular. Zaten gerçek enflasyon rakamları ortada, bu zam oranı gerçek enflasyona bile denk düşmedi. Yapılan bütün bu zamlar, açıklamalar emekçiler tarafından markette, pazarda, kahvede test edildi. Her şey hayatın sert gerçeğinde, halkın günlük hayatında duvara çarptı” diye konuştu.
“HAK ALMA VE HAREKETE GEÇME TUTUMU ORTAYA ÇIKTI”
Son süreçte hemen hemen her fabrikada özgün şeylerin ortaya çıktığını vurgulayan Bayhan, “Burada da Farplas ilk işaret fişeklerinden birisiydi. Ondan sonra arka arkaya, büyük çoğunluğu İstanbul ve Antep olmak üzere ücret talepli eylemler patladı. Bir anda 120 işyerinde 50 bine yakın işçinin eylem halinde olduğu durum ortaya çıktı. İşçiler içerisinde çok ciddi bir hak alma tutumu, harekete ve öne geçme durumu ortaya çıktı. Daha çok sendikalarda örgütlenmek yerine patronun karşısına geçip hakkını alma durumu vardı. Bir sendikal bürokrasi tartışması gündeme geldi. Bu süreç aynı zamanda ‘İşçiler neden sendikalara gitmiyor, neden örgütlenmiyor’ tartışmalarını doğurdu. Bir diğer tartışmada ise direnişe geçip hakkını alan işçi geri çekildi, ‘Hakkımı aldım yeter’ dedi. Bu da tartışılması gereken bir nokta. Genel olarak mücadeleye geçen işçiler hak talep ettiklerinde üç gerçekle yüz yüze gelirler. Bunlardan biri nasıl bir düzende yaşadıkları, nasıl bir sistem içerisinde olduklarıdır. Diğeri devlet ve hükümetin neyin arkasında olduğunu, neye hizmet ettiğini görürler. Üçüncüsü ise demokrasinin neden gerekli olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalırlar” dedi. İskender Bayhan’ın açılış konuşmasının ardından sözü işçiler aldı. İlk olarak konuşan bir metal işçisi, “İşçiler içerisinde psikolojik bir boşa düşmüşlük var, gece gündüz çalışıp geçinme derdindeler. Sendikalı işyerleri için diyorum bunu, mesai yapmadığında üzülen işçiler var. Sendikalara da burada çok büyük iş düşüyor. Mevcut sendikalı yerlerdeki işçilere de. İşçiler bu dar boğazın içerisinden nasıl çıkacak? Bu görev ve sorumluluk kimlerin üzerinde?” diye sordu.
“BİRLİKTE OLDUĞUMUZ SÜRECE KAZANIRIZ”
Dayanışmanın önemine değinen Baldur grevcisi Erkan, “Biz birlikte olduğumuz sürece mücadele ederek kazanabiliriz. İşçinin başkenti diyoruz ama bir fabrikada direniş başlıyor, yan fabrikada hiç dayanışmaya bile gelinmiyor. Bunları da tartışmak lazım, mahallemizde, derneklerimizde dayanışma daha büyük olursa mücadele azmi daha da artıyor” dedi. Baldur grevcisi Serkan ise, “Ben 281 gün kapı önünde bekledim, mücadele ettim. İşçiye sendika anlatılmıyor. İşçinin sağı solu yoktur, bunu anlatmamız lazım. İşçi içerisinde eksiklikler var, bunların giderilmesi gerekiyor” diye konuştu.
“1 MAYIS’TA TALEPLERİMİZLE YAN YANA GELMELİYİZ”
Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şube Sekreteri Engin Kulu, iktidarın uyguladığı politikaların çalışma şartlarını daha da zorlaştırdığını söyledi. Sendikaların ön açıcı olması gerektiğini vurgulayan Kulu, “İşçilerin örgütlü bir mücadeleye dair bilinç eksikliği var. Sendikaların bu noktada ön açıcı şeyler yapması lazım. Ülkeyi adeta bir savaş havasında yönetiyorlar. En ufak bir örgütlenme, mücadele etme durumunda karşımızda devletin gücü dikilir oldu. Özer’de, Baldur’da, Mitsuba’da, Farplas’ta bunları yaşadık. İşçilere fabrikaları işgal etmenin dışında bir şey bırakmıyorlar adeta. Diğer yanda ise ufak bir zam alıp geri durmamak gerekiyor. Her şeyden önce siyasi sürece yön verecek bir bilincin işçi sınıfın içerisinde gelişmesi gerekiyor. Ukrayna’da savaş var ama sanki biz savaştayız, her şeye zam geliyor. Önümüzde 1 Mayıs var, bu güçlü bir cevap olabilir özellikle Gebze’de. Bu baskıları kıracak dayanışma ve birlikteliğin örülmesi gerekiyor” dedi. Petrol-İş işyeri temsilcisi Sinan Karataş da 1 Mayıs’a dikkat çekerek, “Buradan nasıl çıkacağız biraz bunu konuşmak lazım. Biraz cesaret gösterip öne atıldığımızda başarı kaçınılmaz. Sorunu, sıkıntısı olan bizler ne yapacağız? Her geçen gün gelen zamlar, işyerlerimizdeki çalışma koşulları, bunlar her birimizin ortak sorunları. Ön yargısız, koşulsuz bulunduğumuz her yerde bir araya gelmemiz gerekiyor. Önümüzde 1 Mayıs var. Nasıl mücadele edeceğiz, birliğimizi nasıl sağlayacağız bunu tartışmamız lazım. Adım atacağız, adım attıracağız. Sendikalı olduğumuz yerlerde temsilcileri, sendikacıları zorlayacağız. 1 Mayıs bunun için bir vesile. Taleplerimizi belirleyerek yan yana gelmeliyiz” dedi.
“MÜCADELE SÜRECEK”
Farplas direnişçisi Betül, örgütlü olarak mücadele etmenin kolay olmadığını fakat tek bir ortak paydada buluşulduğunda mücadelenin kıymetli olduğuna değindi. Direnişlerinden bahseden Betül, “Karşılaşılan şiddeti görüp geri çekilme duygusu doğuyor belki ama patronuyla, polisiyle, hükümetiyle mücadeleyi sürdürdük. Genç nesil daha istekli, taleplerinin peşinde koşuyor. Bizim dezavantajımız 4 ayrı fabrikada mücadele etmemizdi. Birbirine güvenmek, örgütlü olmak çok önemli. İlk toplandığımızda 700-800 kişiydik, çatıya çıktığımızda 100 kişiydik. Sonrasında geçim derdi oldu, korku oldu sayımız azaldı. Ama mücadelemiz bitmiş değil, Farplas olmazsa başka fabrika olacak, mücadele sürecek. Sendikalı işyerlerinde daha da fazla eğitimlerin yapılması gerekiyor” dedi. Bir petrokimya işçisi, “Bizim fabrikamızda da iktidara yakın kişiler var. Bir yerde bir direniş oluyor, grev oluyor temsilcilerimiz bunu söylüyor ama kimi arkadaşlar oralı dahi olmuyor. Bunun bilincinde olmayan arkadaşlarımız var. İnsanların empati kurması gerekiyor. Ben örgütlü bir yerde çalışıyorum, bir yerde direniş olduğunda desteğe gittiğimde mutlu oluyorum”
“BU ANAYASA PATRONLARIN ANAYASASIDIR”
Metal işçisi Nazmi söze Evrensel ile dayanışma içerisinde olunması gerektiğini belirterek başladı. Biraz geçmişe dönerek sözlerini sürdüren Nazmi, “12 Eylül anayasasını hazırlayan Prof. Orhan Aldıkaçtı aslında bir patron, Aldıkaçtı Döküm’ün patronu. O dönem 15-16 Haziran’da o fabrikanın baştemsilcisi bütün işçileri E-5’e döküyor, taleplerini haykırıyor. O Aldıkaçtı’nın işçileri Şişli’de onu rehin aldılar, toplu sözleşme imzalanmasına rağmen zam alınmamasına tepki gösterdiler. Soruyorum, o Aldıkaçtı patron mu, anayasa profesörü mü? İşte bu anayasa patronların anayasasıdır” dedi.
“SENDİKALARIN FİTİLİ ATEŞLEMESİ LAZIM”
Bir başka metal işçisi ise, “Sendikalı bir işyerinde çalışıyorum, herkes borçlu. Kimse sesini çıkartamıyor, hükümet bunu iyi uyguladı, herkesi borçlandırdı. Sendikaların burada aslında fitili ateşlemesi gerekiyor. Sendikaların durmuş olduğu yer neresi, buraya bakmak lazım. Herkesin üzerinde ölü toprağı var. Temsilciler diyor ki şubeler çalışmıyor, genel merkez çalışmıyor ee siz çalıştırın o zaman” dedi.
“İŞÇİLER SİYASET YAPMALI”
Bir başka Petrokimya işçisi ise, “İşçilerin siyaset yapmasından yanayım. Bizler siyaset yapmadığı zaman kendi kaderini bir avuç patronun eline bırakmış oluyoruz. Ekonominin bu noktaya geldiği bir dönemde bizi yönetenlerin hala neden destek gördüğünü tartışalım. Bunu düzeltmenin tek bir yolu var, işçiler ve emekçiler kendi safını belirlemeli” diye konuştu.
“İŞÇİ ARTIK DÜNKÜ DEĞİL”
İşçilerin konuşmasının ardından Evrensel Gazetesi Yazarı İskender Bayhan tekrar söz aldı. Sadece şu son süreçte binlerce işçinin değiştiğini söyleyen Bayhan, “Bu bir değişim sancısı. Direnişten hakkını alıp fabrikasına dönen de dünkü işçi değil. İşçi sınıfı için en büyük tehlike kendi deneylerini küçümsemek ya da kendi deneylerini abartmak. Ne kendi deneylerini küçümseyecek, ne de kendi deneylerini abartacaksınız. İleri işçiler soğuk kanlı olmalı. ‘Şimdi böyle yaptım, bununla karşılaştım ama bundan sonra şöyle yapmalıyım’ diyebilmeli. İşçi sınıfı bugün geri bir şey yaşamıyor, bugün daha ileriye gidebilmenin sancılarını yaşıyor. Daha yeni yeni emeklemeye başladınız. Dün kalan mirastan kalan kazanımların üzerine yeniden sınıf olmayı öğreniyor işçi sınıfımız. Bütün olumsuz tecrübeleri bile bir değişim olarak görmeliyiz. Borçlu işçiyi hayat huzursuz ediyor zaten, yoksa niye mesaiye kalmak için kavga etsin. Ama çözüm yolu olarak bunu görüyor, ona anlatmak lazım” dedi.
“İŞÇİ VE EMEKÇİLER BİRLEŞİRSE BİR ŞEYLER DEĞİŞİR”
İşçilerin siyaset yapma tartışmasına dair konuşan Bayhan, “Siz politikanın göbeğindesiniz. Siz politika yapmasınız da sizi yönetenler sizin üzerinden politika yapıyor. Biz politikayı da bir sınıf gibi yapabilmeliyiz. Biz politik tutumlarımız farklı diye ayrılmak, bölümlek zorunda değiliz. Konuşmalıyız, anlatmalıyız” dedi. Önümüzdeki dönemin işçiler ve emekçiler açısından önemli olduğunu söyleyen Bayhan, “İşçiler içerisinde büyük bir homurdanma var. Olağan koşullarda seçimler gerçekleşse hükümet kaybediyor gözüküyor ama olağan koşullarda… Millet İttifakı’na bakın, ‘Gidiyorlar, sandığı bekleyin’ diyorlar. Ama ‘Kendinize güvenin, mücadele edin’ diyemiyorlar. Bunlar da bu hoşnutsuzluğu bildiği için bu siyaseti yapıyor. Adalet Yürüyüşü yapanlar şimdi sokağa çıkmayın diyor. Halbuki işçiler ve emekçiler birleşirse, halk kendine gelirse bir şeyler değişir. Biz önümüzde 1 Mayıs ve seçimler de değil işçiler ve emekçilerin bu birleşme eğiliminin öne çıkmasına sahip çıkmak, desteklemek durumundayız. Asla dünkü düşündüğünüz bir gelecekle yüz yüze değilsiniz. Daha büyük çelişkiler, daha büyük çatışmalar yaşayacağız. Bunun kimin lehine olacağına da işçi sınıfımız karar verecek. Yeni kuşaklar başka bir hikaye yazacak, ben buna inanıyorum. İşçiler ve emekçiler yeni bir tarih yazacak. İşçi ve emekçiler bir sınıf olarak var olduğunu bilerek hareket ettiği sürece kazanacaktır, yoksa diğer türlü kaybeden olacaktır” diye konuştu.