İzmit’ten Artvin’e bir yol hikayesi- Bölüm 6
Güzel bir uykunun ardından yine yollardayız. İstikamet, Kemalpaşa
Nostalji yaşadığım bir gecenin ardından Artvin gezimize devam ediyoruz. Bizleri en iyi şekilde ağırlamanın derdine düşen KARBAFED yönetimi; bir dediğimizi, iki etmiyor.
“Tanrı’ya şükür, deniz göründü”
İzmit’ten yola çıktığımızdan beri hep karadan, hep karadan yol aldık. Yusufeli’ne gelirken ve devamında su gördük. Ama nehir, ama baraj gölü. Tuzlu su bir türlü yok. Yeni göreceğimiz ilçe Kemalpaşa imiş. Ben yolda biraz uykuya dalmıştım. Gözlerimi açtığımda karşımda deniz vardı; ayağa kalktım otobüsün içinde, “Tanrı’ya şükür, deniz göründü” diye bağırdım” Harika bir ilçe. Sonra anlatacağım.
Sesimi Kemalpaşa’da bıraktım
Kahvaltı için Kemalpaşa Belediye Başkanı’nın bizler için tahsis ettiği Çakıl Restoran’dayız. Ha bu Çakıl Restoran İstanbul Yenikapı’daki Çakıl Restoran değil. Sakın karıştırmayın. Mükellef bir kahvaltı. Özellikle mıhlama ki ekmeği elime alıp sahana elimi attığımda o lezzeti tatmadan görselliğini yaşadım. Bu arada elim yanmadı değil. Yanlışlıkla sahana temas etmişim. Kahvaltı bitti. Başkanvekili Yazı İşleri Müdürü, KARBAFED Başkanı Mikail Kalyoncu, Ali Başkan ve bizim malum başkanların konuşmalarının ardından bir istek geldi. İstek şu; Horon. Hayy hayy. İşletme çalışanları isteği anında terine getirdi. Bilgisayardan da olsa Hemşin Horonu büyük bir coşkuyla oynandı. Ben de fotoğraf çekerken gaza geldim; Artvinliler gibi nara atmaya çalıştım. Senin ne işine be hey Ufuk. Sen Artvinli misin? Kimle aşık atıyorsun. Velhasılı kelam; sesimi orada kaybettim. Ama çok şey kazandım.
Kısa bir o kadar da uzun Artvin hikayesi bitmez. Artvin; yaşanmaz, anlatılır demişti Ali başkan. Katılmadığımı söylemek istiyorum. Artvin yaşanılır.
Doğaya meydan okuyanlar
Bu kadar güzellikler sonrası bazılarımız ellerinde çayları ile sahile indik. Hırçın ve bir o kadar da sert Karadeniz dalgalarına meyden okuduk. Sakın ola; bizim yaptığımızı yapmayın. Doğa ile şaka olmaz.
Bugünlük de bu kadar esen kalın.