Yaşam

KANTİNDEKİ TOST ÖĞRENCİLER İÇİN HAYAL OLDU!

KANTİNDEKİ TOST ÖĞRENCİLER İÇİN HAYAL OLDU!

Çocuk Hakları Günü dolayısıyla açıklama yapan CHP’li vekil Mahmut Tanal, Türkiye’de ekonomik krizin tetiklediği okuldaki açlığın, eğitimin temel sorunlarından biri haline geldiğini söyledi. Tanal, “Okul kantinlerinde en ucuz besin olan tost dahi öğrenciler açısından ulaşılamaz, lüks bir gıda ürününe dönüşmüştür” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Çocuk Hakları Alt Komisyonu Üyesi Av. Mahmut Tanal, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Tanal açıklamasında, çocuk haklarının korunmadığına, tam tersine ihlal edildiğine dikkat çekti. Tanal, Türkiye özelinde çocuk haklarına dair ön plana çıkan sorunları, “Çocuk işçiliği”, “Şiddet ve cinsel istismar”, “Okulda açlık”, “İyi eğitim görmeme ya da eğitimden koparılma”, “Uyuşturucu”, “Suça sürüklenme” şeklinde sıraladı.

CHP’li vekil Mahmut Tanal’ın Çocuk Hakları Günü vesilesiyle yaptığı açıklama şöyle:

“Çocuk hakları, çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Çocuk hakları denilince sadece belli başlıklar akla gelmemelidir. Çocuğun yaşam, barınma, beslenme, sağlık, güvenlik, eğitim, oyun, eğlenme gibi temel haklar dışında çocuğun eşit, nitelikli, özgür, ücretsiz eğitim hakkı vardır. Çocuğun istismardan, cinsel sömürüden, yoksulluktan, ekonomik sömürüden, zararlı alışkanlıklardan, uyuşturucudan, kitle iletişim araçlarının zararlı etkileşimlerinden, kaçırılma ve satılmadan korunma hakkı vardır.

Çocuğun, biz büyüklerin görmezden geldiği değer görme, düşüncesini, fikirlerini açıklayabilme, sosyal faaliyetlerde bulunma, yeteneklerini geliştirme, kendilerini ilgilendiren kararlara katılma, saygı duyulma, önemsenme, özgür büyüme, iyi koşullarda yetişme, dernek kurma, barışçıl toplanma, kendini temsil, iyi yönetim, ekonomik, sosyal, kültürel, isim, vatandaşlık, kimlik ve nüfusa kayıt hakkı bulunmaktadır.

Çocukların zorla çalıştırılmaktan, zorla evlendirilmekten, suça karışmaktan, ayrımcılıktan, savaş ve şiddet ortamından korunma hakkı vardır. Listeyi uzatabiliriz.

Maalesef dünya genelinde çocuk haklarına riayet edilmiyor. Çocuk hakları korunmuyor, tam tersine ihlal ediliyor. Çocuk haklarına dair sorunlar da sayfalara sığmaz.

Ancak ülkemiz özelinde belli başlı sorunları sıralayabiliriz:

– Çocuk işçiliği sorunu
– Şiddet ve cinsel istismar sorunu
– Okulda açlık sorunu
– İyi eğitim görmeme ya da eğitimden koparılma sorunu

– Uyuşturucu sorunu

– Suça sürüklenme sorunu

– ÇOCUK İŞÇİLİĞİ SORUNU:

Çocuk işçiliği meselesine dünya genelinde baktığımızda, her 10 çocuktan biri çocuk işçidir. Türkiye’de ise TÜİK’in 2019’da gerçekleştirilen “Çocuk İşgücü Araştırması”nı dikkate alırsak, 5-17 yaş grubundaki çocuk işçi sayısı, 720 bindir. Bize göre Türkiye’deki çocuk işçi sayısı, bu rakamın çok ötesindedir. Zaten araya giren bir pandemi süreci ve artarak devam eden bir ekonomik kriz var.

Türkiye’de çocuk işçiliğiyle mücadelede maalesef istenilen seviyede değiliz. Hele hele çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri olan sokakta çalışma, KOBİ’lerde ağır ve tehlikeli işlerde, sanayide çalışma, tarımda aile işleri dışında çalışmada kötü sınav veriyoruz. Zaten çocuk işçi çalıştırma cezası da caydırıcı değildir. Güvencesiz şekilde ucuz işgücü olarak çalışma hayatına dahil edilen çocuklar, çalıştırılırken can vermektedir. Son 9 yılda en az 571 çocuk, iş kazalarında yaşamını yitirdi.

Şanlıurfa Hilvanlı çoban Mustafa’nın oğlu Mahmut Tanal olarak ben de bir zamanlar çocuk işçiydim. Yoksulluk nedeniyle küçük yaşta çalışmak zorunda kaldım. Yazın Şanlıurfa’nın 40 derece sıcağında soğuk, ayran, su satarak, işportacılık yaparak bugünlerime geldim. Ailemin ekonomik durumu iyi olsaydı, çocuk yaşta neden çalışayım? Bu yüzden çocuk işçiliğinin ana kaynağı yoksulluktur. Çocuklarımızı ağır işlerden, sokaktan, tarladan, sanayiden kurtarmanın yolu, ailelerin refah seviyesini yükseltmek, yoksulluğu bitirmektir. Yoksullukla çocuk işçiliği iç içedir. Yoksulluğu önlersek, çocuk işçiliğini de önlemiş oluruz.

– ŞİDDET VE CİNSEL İSTİSMAR SORUNU:

Derdini anlatamayan, tehlikelere karşı kendini koruyamayan çocuklara yönelik şiddet, sömürü, cinsel istismar, taciz vakalarında dünya genelinde yaşanan artışlar da bizleri endişelendiriyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2020 yılında paylaştığı rapor, 2019 yılında 1 milyara yakın çocuğun fiziksel, cinsel ya da duygusal şiddete maruz bırakıldığını bizlere gösteriyor.

İzmir Barosu’nun verilerine göre ise 2020 yılında 1078, 2021 yılında 1470 cinsel istismar vakası yaşandı. Çocuğa yönelik her türlü şiddeti ve istismarı önlemek için anne ve babasın yanı sıra toplumun her bir ferdine, devlete, kısacası hepimize görev düşmektedir.


– OKULDA AÇLIK SORUNU:

Gözümüz gibi korumamız gereken çocuklarımız, okullarında gıdaya erişememektedir. Ekonomik krizin, zamların, pahalılığın, alım gücünün düşmesinin tetiklediği okuldaki açlık, eğitimin temel sorunlarından biri haline gelmiştir. Okul kantinlerinde en ucuz besin olan tost dahi öğrenciler açısından ulaşılamaz, lüks bir gıda ürününe dönüşmüştür. Kimi zaman talebinin ne olduğu sorulan öğrenciler, kantinde ucuz tost yemek istediklerini dile getirmektedir. Sınıfta açlıktan bayılan, öğünü musluktan su içerek geçiren, okula bir parça kuru ekmek götüren çocuklara dair haberlere rastlamaya başladık. Yoksulluğa itilen aileler artık çocuklarına beslenme çantası dahi hazırlayamıyor. Okuldaki açlık sorununu çözmek için devlet tarafından ilk ve ortaöğretimde öğrencilere bir öğün sağlıklı ve ücretsiz yemek verilmelidir.

– İYİ EĞİTİM GÖRMEME YA DA EĞİTİMDEN KOPARILMA SORUNU

Yine “Yoksulluğun gözü kör olsun” diyeceğiz! Çünkü çocuk işçiliğine itilen yoksul aile çocukları, eğitimden de koparılıyor. Erken yaşta evlendirilen kızlar da aynı şekilde eğitimden mahrum bırakılıyor. Ülkemizde zorunlu eğitim çağındaki 1 milyon 500 bine yakın çocuk, hiç okul yüzü görmüyor. Açık öğretimi, mesleki eğitim merkezlerini de bu işe dahil ettiğimizde toplamda 3 milyon 300 bin civarı öğrenci, örgün eğitimden, okuldan uzak kalıyor.

Diğer yönden eğitimde fırsat eşitliği yok. Özellikle kırsaldaki öğrencilerin iyi eğitim görememe, sağlıklı koşullarda eğitim görememe sorunu var. Memleketim Şanlıurfa’yı düşündüğümde, mesela Harran’da Suriyeli sığınmacılardan arta kalan konteynırlar sınıfa dönüştürülüyor. Şanlıurfa’da birleştirilmiş sınıf uygulaması yaygın. Öğretmen açığı bulunuyor. Şanlıurfa’da çocuklar eğitime erişemiyor.

Bu arada Şanlıurfa’da kırsalda okul eve uzak olduğu için, taşımalı sistem de uygulanmadığı, servis de olmadığı için birçok aile, bu sebeplerden dolayı çocuklarını okula gönderemiyor. Eğer ülkemizin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmasını istiyorsak eğitimde fırsat eşitliğini sağlamalıyız. Çocukların eğitimden koparılma sorununu da mutlaka çözmeliyiz.

Yine Şanlıurfa’da özellikle mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocukları, okuldan ayrı düşüyor. Mevsimlik tarım işçiliği nedeniyle okula gidemeyen çocuklarla görüşme sağladığımızda, bizlere, “Okuyup öğretmen, hemşire, doktor, mühendis olmak istiyoruz. Ne olur bizi mevsimlik tarım işçisi olmaktan kurtarın. Anne ve babamız için memleketimiz Şanlıurfa’da fabrika açın” diyorlar.

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu