Nightwish
Jazz ve Ötesi’nin ikinci konuğu Finlandiyalı bir grup. Jazz yapmıyorlar. Onların müzik türü senfonik metal
Ancak müziklerinde jazz ve blues tınıları ve akorları yok değil. Dedik ya zaten Jazz ve ötesi. Haydi hep beraber Nightwish’i tanıyalım. Nightwish, Finlandiyalı müzik grubu. 1996 yılında Kitee’de kurulmuş olan grup; 1997-2001 yılları arasındaki çalışmalarında power metal türünün örneklerini verirken, 2002 ve sonrası albümlerde müziğine senfoniyi de katarak sonradan senfonik power metal olarak anılacak türe öncülük etmiştir. Günümüze kadar 4 milyondan fazla albüm satan Nightwish, kurulduğu günden beri 40’ı aşkın sayıda ülkeyi ziyaret etti.
Grup başlangıçta akustik gitar, klavye ve vokalden oluşan bir kamp müziği grubu olarak tasarlandı. Tuomas Holopainen’ın uğraşlarıyla 1996 senesinde çalışmalara başlayan grubun kadrosuna ilk olarak gitarist Erno “Emppu” Vuorinen ve vokalist Tarja Turunen dahil edildi. Tam istedikleri tarzdaki müziği ortaya koydukları bir demo hazırlayan ve buna “Nightwish” adını veren grup üyeleri, bir süre sonra Turunen’in vokalinin akustik müzik için fazla güçlü olduğu gerekçesiyle müziğe heavy metal elementleri eklemeye karar verdiler.
“Nightwish” adını taşıyan demonun yayımlanmasından sonra davulcu Jukka “Julius” Nevalainen grubun kadrosuna dahil oldu. Ardından akustik gitarın yerini elektro gitar aldı. Grubun hali hazırdaki deneysel sound’una metal tınıları da eklenmeye başladığında grubu günümüzde diğer power metal gruplarından ayıran eşsiz sound da yavaş yavaş şekillenmeye başlamıştı. 1997’nin Nisan ayında 7 şakıdan oluşan bir demo kaydetmek için stüdyoya giren grup, “Angels Fall First” adını verdikleri bu demoyu Spinefarm Records’un yetkililerine dinletmeyi başardı. Plak şirketiyle iki albümlük bir anlaşma için masaya oturuldu ve ardından demoda yer alan parçaları tekrar kaydetmek için stüdyoya girildi. 1997’nin Kasım ayında grubun ilk stüdyo albümü “Angels Fall First” müzikseverlerin beğenisine sunuldu. Yakaladığı başarı ilk albüm için iyi sayılan albüm, Finlandiya listelerinde 31 numaraya kadar çıkarken, albümden çıkan ilk single “The Carpenter” da single listesinde 3 numaraya kadar yükselmeyi başardı. Single, aynı plak şirketine mensup olan Children of Bodom ve Thy Serpent gruplarının da yer aldığı bir Split şeklinde piyasaya sürüldü. Grup, aynı senenin Aralık ayında ilk canlı performansını verdi. Sonraki sene içerisinde ise sadece 7 konser verebildi, çünkü Nevalainen ile Vuorinen’in askere gitmesi ve Turunen’in de okulla meşgul olması grubun çalışmalarını kısa süre için yavaşlatmıştı. Bu arada yaşanan en olumlu gelişme, Spinefarm şirketinin grubun potansiyelinin farkına varıp anlaşmayı 3 albümlük şeklinde değiştirmesi oldu.
1998’in Nisan ayında “The Carpenter” single’ına bir video çekildi. Yaz ayına gelindiğinde grupta eksik kalan son bir halka vardı. O da basçı Sami Vänskä’nın kadroya eklenmesiyle yerini bulmuş oldu. Ağustos ayında tekrar stüdyo yolları aşındırılmaya başlandı. Sonuç olarak grubun ikinci albümü Oceanborn” ortaya çıktı. Sadece Finlandiya’da yayınlanan bu albüm, Turunen’in yanında Tapio Wilska’nın vokallerine de ev sahipliği yaptı. Ambient ve folk elementlerin bir kenara bırakıldığı albüm, ilkine göre daha progresif ve teknik bir sound’a sahipti. All Music Guide, grubun ilk albümü için pek de olumlu şeyler söylememişti. Bu sefer durum farklı oldu. Albüm, Finlandiya’da 5. sıraya yükselirken, ilk single olarak seçilen “Sacrament of Wilderness” 1 numaraya çıkmayı başardı. Albümün başarısından etkilenen Spinefarm, 1999’un sonlarına doğru albümü yurt dışında da piyasaya sürdü. Aynı senenin Mayıs ayında “Sleeping Sun (Four Ballads of the Eclipse)” adını taşıyan bir single kaydedildi. Single, ilk ayında yalnızca Almanya’da 15.000 kopyalık satış elde etti. Ardından grup, Rage ile birlikte Avrupa turnesine çıktı.
2000 senesi geldiğinde Nightwish yeni albüm için kolları sıvadı. Albümün çalışmaları devam ederken “Sleepwalker” ile Eurovision Şarkı Yarışması elemelerine katılan grup, halk oylaması sonucu birinci oldu; fakat jürinin müdahalesiyle elemeleri ikinci olarak tamamladı. Grubun üçüncü stüdyo albümü olan “Wishmaster”, aynı sene çıktı ve çıkar çıkmaz da Finlandiya albüm listesine zirveden giriş yaptı. Albümün başarısı sadece Finlandiya’yla sınırlı kalmadı. Almanya ve Fransa’daki albüm listelerinde de gözle görülür bir başarısı oldu. Albüme yöneltilen eleştiriler genellikle şarkılarının birbirini tekrar edip durduğu yönündeydi. Bunun yanında gayet olumlu yorumlar da bulunuyordu. Albümün ardından grup, Sinergy ve Eternal Tears Of Sorrow ile birlikte turneye çıktı. 29 Aralık 2000’de Finlandiya’da verilen final konseri “From Wishes To Eternity” adını taşıyan bir DVD ile Nightwish hayranlarına sunuldu.
2001 senesinde grubun “Over the Hills and Far Away” adını taşıyan ep’si piyasaya sürüldü. Ep, Gary Moore’un “Over the Hills and Far Away” şarkısının cover’ı, “Astral Romance” parçasının yeni yorumu ve iki yeni şarkıdan oluşuyordu. Ep’de ayrıca Tony Kakko ve Tapio Wilska konuk sanatçı olarak yer aldılar. Bundan kısa bir süre sonra grubun bas gitaristi Sami Vänskä’nın gruptan ayrılmasına karar verildi. Onun yerine Sinergy grubundan Marco Hietala geldi. 2002 senesinde grubun “Century Child” adını taşıyan albümü “Ever Dream” ve “Bless the Child” single’larıyla birlikte müzikseverlerin beğenisine sunuldu. Albümdeki en belirgin özellik özel bir orkestranın kullanılmış olmasıydı. Bu sayede grup, çoğu parçasında klasik müziği kendi sound’unun içinde eritmesine rağmen aynı zamanda onu belirgin olarak dışa vurabiliyordu. Ünlü müzisyen Andrew Lloyd Webber’in “Phantom of the Opera” adını taşıyan eserini yorumlayan grup, bu parçayı Tarja Turunen gruptan ayrılana kadar canlı performanslarında seslendirmeye devam etti. Albüm Finlandiya’da satış rekorları kırdı. Bu sırada Nightwish, Finlandiya’da hem single hem albüm listelerine birinci sıradan girerken, Almanya’da 5, Avusturya’da ise 15 numaradan listeye girdi.
2002 senesinde grubun ikinci DVD’si olan “End of Innocence” yayımlandı. Bundan bir sene sonra vokalist Tarja Turunen evlendi. Evliliğin ardından grubun dağılacağı yönünde haberler çıktı; fakat grup sürekli olarak bu dedikoduları yalanladı ve yeni albüm için çalışmalarını hızla devam ettirdi. Nitekim, Tarja’nın birkaç sene sonra gruptan atılmasında evliliğinin büyük payı olacaktı.
Yeni albüm “Once”, 7 Haziran 2004’te piyasaya sürüldü. Albümle birlikte piyasaya sürülen ve “Nemo” adını taşıyan single, üç ülkede zirveye yerleşirken, birçok ülkede de listelerin üst sıralarında yer aldı. Bu albümde Nightwish, parçaların orkestra versiyonlarını yapmaya başladı. 11 şarkının 9’u “Londra Filarmoni Orkestra” ile birlikte yorumlandı. Bunun yanında, albüm, ilk albümden beri ilk defa Fince bir şarkı içeriyordu. “Wish I Had an Angel”, “Kuolema Tekee Taiteilijan” ve “The Siren” parçaları sonraki single’lar olarak belirlendi. Albüm hem ticari olarak büyük bir başarıya imza attı, hem de eleştirmenlerden tam not almayı başardı. Bu sayede büyük bir dünya turnesine çıkan grup, bir de Best of albümü piyasaya sürdü. Ardından “End of an Era” dvd’si hayranlara ulaştırıldı.
2005 senesinde Nightwish elemanları grubun bütün hayranlarını yasa boğacak bir karar verdiler. Grubun yoluna Tarja Turunen olmadan devam etmesi gerektiğini düşünen grup elemanları, kararı bir konser sonrası hayata geçirdiler. Önce Tuomas Holopainen, konserden sonra grup üyelerinin hepsinin imzasını taşıyan veda mektubunu Tarja’ya verdi. Ardından da mektup, grubun web sayfasına koyularak bütün dünyayla paylaşıldı. Grubun gösterdiği gerekçe Tarja’nın evlendikten sonra parasal konulara ve gruba bakışını değiştirmesiydi. Olaydan sonra iki basın toplantısı düzenleyen Tarja, bu haberin onda şok etkisi yarattığını belirtti; çünkü mektup ona verilmeden önce ortada olacaklara dair bir tek ipucu bile yoktu. Yanıtını aynı şekilde, yani halka açık bir şekilde sunan sanatçı, yöneltilen suçlamaların asılsız olduğunu düşündüğünü ve olayın web sitesinden halka açık bir şekilde lanse edilmesinin zalimce bir tutum olduğunu belirterek üzüntüsünün ne denli derin olduğunu açıkladı.
Tarja gruptan ayrıldıktan sonra herkesin gözü Nightwish’in üzerindeydi. Herkes yeni vokalistin kim olacağı sorusunun cevabını bekliyordu. Bu arada grup elemanları vokalist pozisyonuyla ilgilenenlerin gönderdikleri demo’ları değerlendirdi. Sonunda İsveçli Anette Olzon’un gruba katıldığı açıklandı. Grubun altıncı stüdyo albümü “Dark Passion Play”in kayıtlarına başlanmıştı. Son olarak vokaller kaydedildikten sonra yepyeni bir single dijital ortamda hayranların beğenisine sunuldu. “Eva” adını taşıyan bu single, daha sonra 25 Mayıs’ta cd olarak piyasaya sürüldü. 13 Haziran’da ise “Dark Passion Play” albümü müzik marketlerdeki yerini aldı. 22 Ağustos 2007’de yayımlanan “Amaranth” single’ı While Your Lips Are Still Red” adını taşıyan yeni bir şarkı içeriyordu. Bu şarkı aynı zamanda “Lieksa!” adındaki filmin müziği olarak kullanılacaktı. Albüm, 3 farklı versiyonuyla satışa sunuldu. İlki standart versiyon, ikincisi bonus şarkı ve albümdeki şarkıların orkestra versiyonlarını da içeren 2 cd’lik özel baskı, üçüncüsü de 2 cd’lik özel baskıya ek olarak bonus ve demolar içeren 3 cd’lik versiyondu. Ayrıca bu albümde Marco Hietala’nın vokalleri önceki albümlere göre daha ön planda yer aldı.
Albümden seçilen 3. single “Erämaan Viimeinen”ın ardından 15 Şubat 2008’de “Bye Bye Beautiful” şarkısı da single olarak piyasaya sürüldü. Beşinci single olarak “The Islander” seçildi. Korkulan olmadı ve eleştirmenlerin albümle ilgili yorumları gayet olumlu oldu. Bu yorumların en baskın olanı ise grubun Tarja’dan sonra zincirlerini kırıp özgür kaldığı yönündeydi.
22 Eylül 2007’de Olzon ile verilen ilk konser, gizli olarak Estonya’da “Nightwish cover grubu Nachtwasser” adı ile gerçekleştirildi. İlk resmi konser ise 6 Ekim 2007 tarihinde İsrail’de hayata geçti. “Dark Passion Play” turnesinin ilk ayağında ABD, Kanada ve Avrupa’nın tamamına yakınını ziyaret eden grup; 18 Aralık 2007’den itibaren başlayan ikinci bölümde ise Asya ile Avustralya’ya uğradıktan sonra Kuzey Amerika ve Avrupa’ya başka konserler için geri döndü. Üç yıl süren turne “End Of An Era”nın da çekildiği Hartwall Arena’da ünlü çello rock grubu Apocalyptica ile birlikte 19 Eylül 2009 tarihli bir konserle sonlandırılacak.
Grup, 2009’un Mart’ında “Made In Hong Kong (And In Various Other Places)” adını taşıyan bir mini konser albümü yayınladı. Bu mini albüm; Dark Passion Play 2007-2008 Dünya Turnesi esnasında kaydedilmiş sekiz canlı performans, “Bye Bye Beautiful” teklisinin b-tarafları, “Cadence Of Her Last Breath” adlı parçanın daha önce yayınlanmamış demo kaydı ve “Back In The Day… Is Now” adını taşıyan 37 dakikalık bir belgeselden oluşmaktaydı.
Grubun beyni Holopainen’ın, yeni albüm hakkındaki demeçleri: “2010’un baharında iki ay sürecek olan provalara başlayacağız. Yeni albüm için kafamda o kadar çok fikir var ki, neredeyse kafam patlayacak. Hemen şimdi stüdyoya gitmeyi isterim. Şimdiden iki-üç şarkı hazır ve yeni albümün nasıl olacağını da az-çok görebiliyorum. Yeni albümün tarzı hakkında çok şey söyleyemem çünkü halen plan aşamasındayız; ama duygunun Dark Passion Play’de olduğu gibi güçlü ancak olayın öbür tarafında olacağını umuyorum. Bir önceki albüm keder, acı ve ıstırap ile ilgiliyse bu albüm tünelin sonundaki ışıkla alakalı olabilir. Bu çok iyi olurdu; çünkü daha fazla inlemek istemiyorum”
Holopainen aynı zamanda bas gitarist/vokalist Marco Hietala’nın tek başına kaleme aldığı ve baş vokalini üstlendiği en az bir şarkının da albümde bulunacağını açıkladı. Hietala’nın en az “Dark Passion Play”deki kadar ön planda olacağını belirten Holopainen, erkek vokallerin bir önceki albümden daha melodik biçimde olacağını da belirtti. Hietala ise söyle demiştir: “Yeni albümle ilgili pek çok fikrim ve şarkım var; ama önce Tuomas’ın süzgecinden geçmeli.”
Konserler
llk konserini 31 Aralık 1997 tarihinde Kitee’de veren grup; yıllar geçtikçe, “her yıl daha iyi ve daha fazla konser” düşüncesiyle canlı performans olarak kendilerinin geliştirdi. Kariyerlerinin ilk yıllarında, Nightwish yeterince “metal” olmayan bir konser grubu olarak nam salmıştı. Davulcu Jukka Nevalainen, eski günlerini “Herkesin eski resimlerden görebileceği gibi, imajımız Rock’n’Roll’dan fazla uzaktı.” cümleleriyle açıklıyor ve ekliyor; “Yapmacık görünüşlü inek öğrenciler gibiydik”
“Oceanborn” ve “Wishmaster”ın yayınlanmasıyla bütçesini genişleten grup, daha büyük arenalarda daha fazla kitlelere gösteri sergileme şansı elde etti. Bu zaman diliminde daha profesyonel ışık sistemleri ve fişekler kullanmaya başlayan grubun günümüzdeki konserlerinde bunlar artık olağan hale gelmiştir. Standart setlist’leri sürekli değişti; ama her zaman eski şarkıların yanı sıra yeni albümden rastgele birkaç şarkıya da yer verildi. “Dark Passion Play” ve “Once” turnelerinde kapanış “Wish I Had An Angel” ile yapılırken (sadece “Dark Plassion Play” turnesinde) bu şarkıdan önce “Wishmaster” ile “7 Days To The Wolves” çalındı. “Dark Passion Play” turnesi sırasında, standart setlist’leri her zaman “Amaranth”, “Bye Bye Beautiful” ve “Nemo” gibi hitleri barındırdı. Bunun yanında, Anette Olzon’un ara vermek için sahne arkasına geçebildiği yumuşak balad “The Islander”ın yanı sıra “Eva” ya da “Sleeping Sun” gibi baladlar da konserlerde icra edilmektedir. Bazı şarkılar da sadece özel durumlarda çalınmaktadır. Örneğin “Creek Mary’s Blood” sadece John Two-Hawks, “Last Of The Wilds” da sadece Troy Donockley ziyaret edebildiği zaman çalınırken; “Higher Than Hope”, adandığı şahsiyet Marc Brueland’ın ailesi konsere geldiği zaman icra edilir.
2001’den 2005’e kadarki konserlerde, Turunen’in biraz ara verebilmesi için Hietala’nın baş vokalistliği üstlendiği bir cover çalınıyordu. Olzon gruba geldikten sonraki gösterilerde, bunun yerine daha çok Olzon’un sonlarında katıldığı “The Islander” çalınmaktadır.
Etkileşimler
Holopainen; kendisini etkileyen en önemli müziğin film müzikleri olduğunu, “Van Helsing” ve “Crimson Tide”ın müzikleri başta olmak üzere birçok film müziğini çok beğendiğini söylemektedir.“Beauty Of The Beast” (“Century Child”), “Ghost Love Score” (“Once”) ve “The Poet and the Pendulum” (“Dark Passion Play”) bu etkileşimin en çok açığa çıktığı parçalardandır. Bir konser DVD’si olan “From Wishes To Eternity”de çalınan enstrümental bir parçada “Crimson Tide” ve “Deep Blue Sea”ye ait temaların işlendiği görülür. “Bless The Child” adlı şarkıda da “Crimson Tide” teması işlenmiştir. Holopainen bir başka söyleşide de besteci Hans Zimmer, James Warner ve Danny Elfman’ın “bomba gibi bestelerinin” kendisini çok etkilediğini söylemiştir.
Fantastik romanlar da grubun etkileşimlerinden biridir
“Dragonlance” serisi ve J.R.R. Tolkien’ın “Yüzüklerin Efendisi” adını taşıyan eseri başta olmak üzere, şarkı sözlerinde bu tür romanlardan alıntılar dikkat çekmektedir. ‘The Kharolis Mountains’, ‘Shalafi’, ‘Krynn’, ‘Elbereth’ ve ‘Gray Havens’ gibi öykülerden izlere, “Wishmaster” ve “Wanderlust” gibi şarkılarda rastlanabilir. ““7 Days To The Wolves”un müziği de Stephen King’in “Kara Kule” serisinden esinlenilerek yazılmıştır.
Nightwish, başka müzisyenlerin de etkilendiği bir gruptur. Epica’nın solisti Simone Simons, Nightwish grubunundan etkilenerek şan dersi almaya başlamıştır.Visions Of Atlantis’in eski solisti Nicole Bogner, ilk albümlerinde Nightwish’in kendileri için büyük ilham kaynağı olduğunu açıklamıştır.After Forever’dan Sander Gommans; Nightwish’in, yeni şarkılar yazarken kendilerini etkileyeceğini açıklamıştır. Sonata Arctica grubundan Tony Kakko, Nightwish grubunun müzisyen olarak kendisini “Ne kadar çok etkilediğini” belirtmiştir.
Linkler: