Siyaset

Saadetli kadınlardan yılın son divanı

Saadet Partisi Kocaeli Kadın Kolları Aralık Ayı İl Divan Toplantısı, il ve ilçe yönetim kurulu üyelerinin katılımıyla Dr. Şefik Postalcıoğlu Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi

İl Kadın Kolları Başkanı Reyhan Şengün‘ün açılış konuşmasıyla başlayan toplantı, Bilge Kadın Araştırma Merkezi Başkanı Av. Alev Sezen’in Aile İçinde “Sevgi” konulu sunumu ile devam etti. Birim sunumları ve ilçe faaliyet raporlarının alınmasıyla sona erdierdi.
Saadet Partisi Kocaeli İl Kadın Kolları Başkanı Reyhan Şengün, yaptığı konuşmasında şunlara değindi: “Kıymetli misafirimiz Bilge Kadın Araştırma Merkezi Başkanı Sayın Av. Alev Sezen, Kocaeli Kadın Kolları Teşkilatlarımızın kıymetli İlçe Başkanları, İl ve İlçe yönetim kurulu üyeleri, kıymetli misafirlerimiz;
Bugün 25 Aralık 2018 Salı. Milli Görüş mefkûresinin yegâne temsilcisi Saadet Partimizin, Kocaeli Kadın Kolları Aralık Ayı İl Divan Toplantısına hoş geldiniz, izzet getirdiniz…  Bu kutlu yolculuğun umutlu yolcuları olarak sizleri, en derin duygularımla, hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Esselamualeykum..
31 Mart’ta gerçekleşecek yerel seçimlere hızla yaklaşıyoruz seçim takvimi açıklandı. Hazırlıklarımızı, milletimizi özlediği hakiki milli görüş belediyeciliğine kavuşturmak için yapıyoruz. Partimiz politikalarını kadına ulaştırmanın bir yolu olarak, Kadın Kolları çalışmalarıyla toplumdaki yerimizi alırken, öncelikle kadını bir birey olarak görüp sonra aile ile birlikte ele alıyoruz.
İlke olarak genelde insan, özelde kadın manasına geliyor bu.. Kendini güçlendiremeyen insan, ailesini güçlendiremediği  gibi, aile birliği güçlü olmayan bireyler de, kendini tam olarak gerçekleştiremez.

Aile, bireyin kendini gerçekleştirmesi için önemli olduğu kadar güçlü toplumların varlığını devam ettirmesi için de elzemdir. Ailenin gerek bireyi gerekse de tüm toplumu inşa etme gücü vardır. Anne, baba, evlat, kardeş, amca, hala, teyze, dayı, dede, anneanne, babaanne rollerinden oluşan geniş aile yapımız, eğitim ve sosyal hayatını rollerini, sorumluluklarını kavramak için ilk okulumuz.

Geniş aile yapımız ne kadar genişlerse o kadar güçlü bir toplum inşa etme fırsatımız var. Bu bakımdan aile yapısının güçlendirecek, ailenin ihtiyacını ve beklentilerine uygun ekonomik yapı, şehir planlamasına, yatırım ve kalkınma politikalarına ihtiyacımız var.

İktidar her ne kadar kriz yok, ekonomimiz sağlam, yaşananlar sanal demeye devam etse de gerek istatistik rakamlar gerekse de her gün yaşayarak gözlemlediğimiz vakalar gösteriyor ki, başarısız kalkınma ve ekonomi uygulamaları söz konusu.. Bu durum aile birliğinin de zarar görmesine parçalanmasına yol açabilecek düzeyde sorunlar içeriyor.

TÜİK verilerine göre sanayi üretimi geçen yıla göre %5,7 azalmış, işsizlik Eylül’de 11,4’e yükselmiştir.

Ekonomi artık alarm verme durumundan, alev alma durumuna geçti.

İktidarın ardı ardına açıkladığı 100 günlük planında;

– 81 ilde bir buçuk milyon metrekarelik millet bahçeleri kurulması

– 41 km bisiklet yolu yapımı

– Büyük Opera Salonu yapılması

– Bölünmüş yollar

– Kanal İstanbul gibi tamamlanamayan projelerin tamamlanması.

Bu sayılanlar güzel birer hizmet olabilir ama üretemeyen ekonomi ile kalkınma olmaz.

Siyaset bir şantiye alanı, iktidar da müteahhit olmamalıdır. Binlerce kişinin başvuru yaptığı kurumlarda, işe alınacak 20-30 kişinin AK Parti teşkilatlarında belirlendiğini duyuyoruz. Milletin birliği ve bütünlüğü bu tavırla katlediliyor adeta. Bu iktidara verilen her bir oy, bu adaletsiz sistemin devam etmesini sağlıyor. Tıpkı dış politikada olduğu gibi bu konuda da ‘geç kalınmış’ olmaya doğru gidiyoruz.

Ekonomi politikalarında, tarım politikalarında, şehirleşme politikalarında olduğu gibi bu hükümetin icraatları hep pardonlarla doludur. Sayın cumhurbaşkanının aslında söylediği her pardon, bizim önceki söylediklerimizin doğruluğunu teyit etmektedir. Bir sağlama olarak kullanılabilir aslında.

Örneğin Suriye’de;

-350 bin insan hayatını kaybetti.

-56 bin insanın akıbeti bilinmiyor.

-22 milyon ülke nüfusunun yarısı ülke içinde, 5 milyon insan ülke dışına göç etmek zorunda kaldı.

-Şam, Halep, Hama gibi medeniyet merkezleri harap oldu.

-335 milyar dolarlık maddi zarar meydana geldi.

Tüm bunlardan sonra, dün Saadet Partisi olarak bugünlere gelinmesin yaklaşımlarımızı ‘Esedçilik’  propaganda malzemesi yapan iktidarın Sayın Bakanı ‘Esed seçimi kazanırsa onunla çalışma düşünürüz’ açıklaması yapıyor. Biz de böyle söylemiştik fakat yukarıda saydıklarımız olmadan bunları söylemiştik. Bunca şeyden sonra iktidar, silahsız çözümden yana tavır alıyor.

Ülkemizin gelişmesi, ilerlemesi, kalkınması, dış politikada şahsiyet kazanması yerli ve milli ekonomi ile olur. Yerli ve milli vurgusunun asıl amacı, milli kaynakların milli teşebbüsle işletilmesidir. Ancak bu mesele okullarda şiirler okutularak kutlamanın ötesine geçmelidir. Yerli malı kullanımı ile kalkınmak, menşei yabancı olduğu halde marketlerde yerli üretim damgası ile, etiketi ile pazar oluşturarak vatandaşı aldatma olmamalıdır.

Yerli üretim ile kalkınma; öz kaynaklarımızın harekete geçirilmesi, tarlalarımız canlanması, yeni fabrikaların açılması, katma değerli ürünler üretilmesi, bunların pazarının oluşturulması ile olur.

İnsanımızın doğduğu yerde doyacağı, Muş ovasında şeker pancarı yetişiyorsa Muşta şeker fabrikası kurmaktır yerli kalkınma, kapatmak değildir. Muşta kurduğumuz 74-77 yılları arasında Erbakan hocamızın kurduğu şeker fabrikasını kapatarak değil..

Konya ovasında tahıl, hububat yetişiyorsa tahıl ve hububat ile alakalı üretim fabrikaları kurmaktır yerli kalkınma.. Aksi takdirde İstanbul boğazını aşağıdan tüp geçitlerle, yukarıdan köprülerle donatsanız yine de huzuru ve mutluluğu sağlayamazsınız. Tüm nüfusu İstanbul’a yığarak medeni bir yaşam tesis edemezsiniz.

Ülkemiz yeraltı ve yerüstü doğal zenginlikleri bakımından, iklim ve su kaynakları bakımından dünya sıralamasında en önde.. Fakat nimetleri planlama, değerlendirme, katma değer oluşturma becerisi bakımından en gerilerdedir. Çünkü var olan potansiyelimiz, doğru ve isabetli sevk ve idare edilememektedir. Son yıllarda, yerli ve milli kelimeleri bir slogan ve propaganda unsuru haline getirildi. Çokça söylenildi fakat fiili karşılığı oluşturulmadı. Eğer bu iki kavrama özde sahip çıkılmazsa, millet ve devlet için tam bağımsızlıktan söz edilemez. Bundan dolayıdır ki Milli Görüş tarihi, ülkenin dört bir yanına açılan fabrikalar ile doludur. Dolu idi.

İlk yapılacak şey, siyasi zihniyetin değişmesidir. Üretim ekonomisi, anlayış olarak benimsenmelidir. Gelecek yılların en önemli başlıkları; gıda, su ve enerji olacaktır. Bu hususlarda dışa bağımlılığımız sıfıra düşürülmelidir. Tarım ve hayvancılık, ülkenin en önemli stratejik konusudur. Milli Güvenlik kapsamındadır. Tarım ve hayvancılığa özel destek verilmelidir. Teşvik kredi yerine tohum, mazot, gübre, ilaç, yem gibi girdilerde devlet desteği verilmelidir. Sahip olduğumuz potansiyeline rağmen buğday ithalatı yapan ülke olmak zorunda olmamalıyız. Topraklarımız boş dururken, ithal etmek yerine üretim maliyetlerini düşüren, verimliliği yükselten, bunun için altyapı yatırımlarını tamamlayıp, tarıma teknoloji ve bilgi transfer eden ve planlama yapabilen, girdi ve çıktı piyasalarını düzenleyebilen bir tarım politikasına ihtiyacımız var. Yaptığımız açıklamalar ve açtığımız stantlar ile gözden kaçırılan gerçekleri vatandaşımıza göstermek ve anlatmak için şehir meydanlarına indik. Bir bilinç oluşturmak istedik. Ülkemizin geleceği, üreterek kalkınma ile inşa olacaktır. Buna inanıyoruz, bunun için çalışıyoruz. Bu amaçla farkındalık projelerimizle gündeme geleceğiz.

Toplantımızın öncelikle şehrimize, ülkemize, bölgemize sonra tüm İslam alemine ve tüm mazlumlara iyilikler ve güzellikler getirmesini; önümüzdeki yerel seçimlerin bir işaret fişeği olarak Saadet Partimizin en büyük zaferlerine vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum

Daha Fazla Göster

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu