Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 1995’ten bu yana sürdürdükleri adalet mücadelesi, bininci haftasına girdi. Mücadelelerinde 1000. haftaya gelen Cumartesi Anneleri, altı yıl sonra ilk kez polis bariyerlerin olmadığı meydanda anma düzenledi, “Kayıplarımız nerede?” diye sordu.
Galatasaray Meydanı’ndaki eylemler 28 Ağustos 2018’de 700’ncü hafta polis saldırısıyla yasaklanmış, meydan ise ablukaya alınmıştı. Uygulanan abluka ve yasak, 300 hafta sonra 1000’inci hafta eylemi için kaldırıldı. İstiklal Caddesi’ne serilen siyah bez üzerine kayıp yakınlarının resimleri ve karanfiller bırakılırken, “1000 hafta” yazıldı. Eyleme destek için Galatasaray Meydanı’na gelenlerin ellerinde karanfiller ve kayıpların resimleri yer aldı. Eyleme, kayıp yakınları ve insan hakları savunucularının yanı sıra DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, DEM Parti milletvekilleri, CHP Milletvekili Okan Konuralp, Emek Partisi milletvekilleri Sevda Karaca, İskender Bayhan, TİP Milletvekili Ahmet Şık, CHP belediye başkanları, siyasi parti, sendika temsilcileri ve çok sayıda aydın ve sanatçı katıldı.
TARİFSİZ ACI!
Oturma eyleminde Cumartesi Anneleri adına açıklamayı İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan okudu. Arcan, “Bugün burada, 1000. kez aynı derin acı ve aynı ısrarla bir araya geliyoruz. 1000 hafta… Yani 7000 gün, 229 ay… Yani arayışla geçen bir ömür… Biz Cumartesi Anneleri/ İnsanlarıyız. Anneyiz, babayız, eşiz, kardeşiz, evladız, yeğeniz, torunuz. Yani sizler gibiyiz. Ama aslında bir farkımız var sizden. Bizim kalbimizde aynı derin yara sızlıyor; sevdiklerimizin mezarlarına bile sahip olamamanın tarifsiz acısı. Devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınan sevdiklerimizden bir daha haber alamadık. Ya aylar, uzun yıllar sonra “kimliği meçhul kişi” olarak gizlice gömüldükleri kimsesizler mezarlığında ağır işkence izleri taşıyan bedenlerine ulaştık ya da hiçbir iz bulamadık” dedi.
“AKIBETLERİNİ BİLMEK İSTİYORUZ”
“Onlardan geriye sadece isimleri ve kucaklarımızdaki fotoğrafları kaldı” diyen Arcan, “Kucağımızda fotoğraflarını taşıdığımız sevdiklerimize bir bakın. Onlar da sizin gibiydiler. İşçilerdi, esnaflardı, taksicilerdi, çiftçilerdi, doktorlardı, eczacılardı, hemşirelerdi, gardiyanlardı, avukatlardı, gazetecilerdi, öğretmenlerdi, mühendislerdi, iş insanlarıydı, ilköğretim, lise ve üniversite öğrencileriydi, siyasetçilerdi, sendikacılardı. Onlar bizim en sevdiğimizdi… 1000 haftadır, hiç dinmeyen bir ağrıyla ve aynı zamanda hiç bitmeyen bir umutla Galatasaray Meydanı’nda bir araya geliyoruz: Devletin alıp götürdüğü sevdiklerimizi istiyoruz! Akıbetlerini bilmek istiyoruz” dedi.
“KAYIPLARIMIZ NEREDE?”
1000 haftadır kayıplarının nerede olduklarını sorduklarını anlatan Arcan, “1000 haftadır, soruyoruz: Sevdiklerimizi kaybedenler, bu insanlığa karşı suçun fail ve sorumluları neden cezasızlıkla korunuyor? 1000 haftadır haykırıyoruz: Unutmuyoruz, unutmuyoruz, asla unutmayacağız. 1000 haftadır haykırıyoruz: Vazgeçmiyoruz, vazgeçmiyoruz, asla vazgeçmeyeceğiz. 27 Mayıs 1995’ten beri, her hafta saat 12:00’de Galatasaray Meydanı’nda toplandık. Galatasaray bizim ve kayıplarımızın sesi oldu. Kimi zaman engellendik, kimi zaman yasaklandık. Şiddetle, zorla dağıtıldık kimi zaman. Gözaltına alındık, yargılandık. Ama ısrarımızdan bir an için bile olsa vazgeçmedik. Nasıl vazgeçelim; onlar bizim gözbebeğimizdi! Gözaltında kaybedilen sevdiklerimize dokunamıyoruz ama her cumartesi onların resimlerini gururla taşıyoruz” diye konuştu.
“VAZGEÇMİYORUZ”
Arcan şunları söyledi: “Mezarlarına çiçek koyamıyoruz, ama her cumartesi onlar için Galatasaray Meydanı’na bir karanfil bırakıyoruz. Bu gelenek kuşaktan kuşağa aktarılarak sürüp gidecek. Galatasaray Meydanı’na bakan her göz, o meydandaki her taş, devletin bu büyük utancının ve Cumartesi Anneleri’nin direncinin tanığıdır! 1000. haftamızda kamuoyunun karşısına tek bir taleple çıkıyoruz; kayıplarımızı istiyoruz. Karanfillerimizi Galatasaray’a değil, sevdiklerimizin gerçek mezarlarına bırakmak istiyoruz. Doğdukları, yaşadıkları topraklarda bir izleri, bir mekanları olsun istiyoruz. 1000. haftamızda bir kez daha ilan ediyoruz: Sevdiklerimizi bulana kadar onları aramaktan vazgeçmiyoruz, vazgeçmiyoruz, vazgeçmiyoruz.”