Kitaplar gerçekten depresyonu iyileştirebilir mi?
“Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” Orhan Pamuk’un romanı Yeni Hayat bu sözlerle başlıyor. Kitapta, okuduğu bir kitaptan sarsılarak etkilenen ve kitabın vaat ettiği yeni hayatın peşinden koşan genç bir kahramanın olağanüstü hikâyesi anlatılıyor.
Peki gerçek hayatta da böyle şeyler mümkün mü?
Kitabın çok eski çağlardan beri bir tedavi yöntemi olduğunu belirten eğitimci, yazar Murat Tunalı’ya göre cevap “Evet.” Bilgi ile iyileşme anlamına gelen ‘bibliyoterapi’ de bunun kanıtı. Yönlendirilmiş okuma yoluyla kişisel sorunları çözmenin bir yolu.
Eğitimci, yazar Murat Tunalı, kişilerin stres ve sorunlarla başa çıkmalarına yardımcı olmak için önce onları dinliyor sonra da kitaplar tavsiye ediyor. Hiçbir yan etkisi olmayan ‘okuma reçeteleri’ birçok kişiye iyi geliyor.
Yazar Murat Tunalı, dünyanın birçok ülkesinde pandemi sürecinde yoğun bir şekilde yararlanılan bibliyoterapi hakkında ilginç bilgiler verdi:
DEPRESYON, ANKSİYETE, STRES, PANİK ATAK, UYKUSUZLUK…
“Bibliyoterapi, sıklıkla psikoterapiyle bağlantılı olarak kullanılan, bir tedavinin parçası olarak okumayı içeren bir terapi biçimidir. Depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu, panik ataklar, uykusuzluk ve stres, felçler ve bunların psikolojik sonuçları; kitaplarının yararlı olduğu kanıtlanmış psikiyatrik ve psikolojik durumlara bazı örneklerdir.
Bilimsel dergi PLOS One’da yayınlanan çalışmada, İskoç araştırma ekibi, depresyon teşhisi konulmuş 200’den fazla hastayı bir araya getirdi; yarısına antidepresan verilirken, diğeri “Depresyonun Üstesinden Gelmek” kitabını okuyarak ve psikologlarla ilgili tartışmalar yaparak bir terapi programını takip etti.
Dört ayın sonunda, hasta-okuyucuların %42,6’sının depresyon derecesinin, ilaç kullanan hastaların %24,5’ine kıyasla önemli ölçüde azaldığı görüldü. Bir yıl sonra, diğer gruba göre depresyonu daha iyi yönetebildikleri gözlemlendi.
Tabi ki her araştırma gibi, bibliyoterapinin daha geniş çaplı etkinliği hakkında daha fazla kanıta dayalı araştırma yapılması gerekmektedir.
Okuma, psikolog veya terapistle yapılan bir seansın yerini tutmasa bile, bilimsel çalışmalar okumanın birçok faydasını kanıtlamıştır.
Peki bir kitapla baş başa kaldığınızda içinizde neler oluyor?
Okuma eylemi, sizi bir süreliğine günlük işlerden uzaklaşıp kendinizle baş başa vakit geçirmeye zorluyor. Bir roman okumak uzun süre odaklanmayı gerektirdiğinden, meditasyona benzer şekilde sakinleştirici bir etkiye sahiptir. Eğer durumunuzu anlatan bir kitap okuyorsanız, o zaman daha da iyi.
Harika bir kitap okuduğunuzda, kitabın aksiyonunu yaşarsınız ve okuduğunuz karakterlerin kendisi olursunuz; bu da hayata dair bakış açınızı ve anlayışınızı derinleştirir.
Doğru zamanda doğru kitapla karşılaşmak genellikle şansa bağlıdır. O yüzden doğru kitabı birinin önermesi gerekiyor. Bunun için de bir bibliyoterapiste ihtiyaç var.
ARISTOTELES, NIETZSCHE, FREUD
Okumanın terapötik faydası ilk olarak antik Romalılar ve Yunanlılar tarafından tanımlandı. Yunan filozof Aristoteles (MÖ 384-322) “Poetika” adlı eserinde olumsuz duyguların iyileştirilmesi ve arınması (katarsis) için edebiyat ve dramanın kullanılması kavramını sunmuştur. Daha sonra filozof Friedrich Nietzsche (1844-1900) ve nörolog Sigmund Freud (1856-1939) edebiyatın olumsuz duygular üzerinde terapötik bir etkiye sahip olabileceğini anlatırken Aristoteles’in katarsis fikrine atıfta bulunmuşlardır.